27 Ocak 2017 Cuma

Nermin'den İnci'ye







Pek Muhterem
İnci hanım


göndermiş olduğunuz değerli mektubunuzu aldım çok memnun oldum bende sizi her ne kadar tanımıyorsamda alakanıza çok teşekkür ederim evet bu hadiseler beni yeteri kadar üzdü isede ablamın  emeğine daha çok üzüldüm. Ne yapalım bizim hanıma çünki rahat battı yanarım ablamın eniştemin ve bir ana olarak benim emeklere kader böyle imiş daima kötüler özlenir allah ölüm kederi vermesin sizlerden ricam ablamı teselli ediverin. Benide burda neriman teselli ediyor eyer hayırlı bir evlatsa zamanla kıymetimizi bilir öyle bir adi insanların içinde yetişen bir çocuktan bundan daha iyisi beklenemez o adilerin allah ayaklarına dolandırsın mektubuma istemiyerek son verir annenize vesise çok selamlarımı sunarım.


Nermin

Arto'dan Arşo'ya (ikinci mektup)









Sept. 22. 1975 - Monday

Arşo, Bu yazıma başlarken önce sana dünü (yani Pazar günümün) nasıl geçtiğini anlatacağım. Marko paşa yanımda halt etmiş.

Sabah kiliseye gitmem lazımdı, bunu derken, diyeceksin ki günlerden Pazar oldu mu zaten gidersin. Şimdi eskisi gibi her Pazar gidemiyorum, hem evde ufak tefek işler oluyor hem de bazı pazarları canım tam istirahat etmek istiyor. Fakat dünkü Pazar önemli bir toplantı vardı kilisenin salonunun ana temeli çürümek üzere imiş bunu tamiri için 20 bin dolara ihtiyaç varmış. .....'lardan bu paranın harcanabilmesi için izin isteniyordu. Uzun uzadiye raporları dinledik nasıl başlamış, nasıl kimsenin haberi olmamış, ihmale gelmezmiş, oradan çıktım doğru Oakland hava alanına LA den bir ahbap geliyordu. Oakland'da bir avukatla görüşüp geri dönecekti. Onun angariyesini gördüm. Oradan başka bir arkadaşla fotoğrafçı dükkanına koştuk. Kıymetli bir fotoğraf makinesi alacakmış, dükkanın sahibini ben tanırım ve tenzilat alabilirim diyerek beni biri tavsiye etmiş. Oradan atladım Walnut Creek'e geçtim. Oradan da başka bir arkadaşın iş yerine Cuma günü yeni halı koymuştuk, Cumartesi gece dükkana su basmış ne yapalım diye benden akıl rica ediyorlardı. Oradan SF e geçtim.
Oradan da bir arkadaşla buluşacaktık ki iki gün önce 73 yaşındaki karısı kanserden ölmüştü. Yarın yarın yakılıyormuş, hayatta yalnız kaldığından dem vuruyor, açılıp içini dökecek bir dost arıyordu. :( Jirayr fazla kalamıyacağım çünkü Masis beni bekliyor ...-Altoya bir halı götürmemiz lazım müşteriye söz verdik çünkü gece evlerinde parti var, parti zamanından önce oraya yetişmemiz lazım, deyip ayrıldım. Oradan fabrikaya gelip Masisle buluşup halıyı götürdük eve geldim, baktım Hayward'dan ahbaplar bize oturmaya gelmişler, hoş beşten sonra baktım içinde bir sıkıntıları var derken biraz kurcaladık ki onların dertleri de ayrı. 23 yaşındaki oğullar homoseksüellerle arkadaşlığa başlamış, bunlar ne yapacaklarını şaşırmışlar, içlerini dökecek adam arıyorlar.

Onlarla konuşurken telefon çaldı, başka bir arkadaşın babası kalp sektesi geçirmiş hastaneye kaldırmışlar, az sonra bir telefon daha bu da bir müşteri halısı gününe yetişmedi diye bana telefon ile şikayet ediyordu. Akşam onbirde misafirler gitti, "what a day" diye mırıldanırken bizimki hadi yatalım artık leşin çıktı bugün diyordu. Odanın ışıklarını kapattım barın loş ışığını yaktım ve saat bire kadar kafa çektim ve aynı zamanda hayatın bütün cilvesini düşündüm. Ve işte sabah o kafa ile işe geldim ve senin yazdığın Ahmet ve Arto hakkındaki yazını okudum: Evvela Arto hakkında benim özel fikrimi beyan etmeden sana bir tek sözüm var. Sen hep yazılarında "Nur Arto'da senin yolunda yürüyor, inşallah talihi senin gibi olur" diyorsun. İnşallah temenni edelim ki talihi benim gibi olur ama hiç bir zaman benim yolumdan yürümüyor ve maalesef Arto bir Nur olamıyacaktır. Kendimi büyültüp onu küçültmen istemem ama Arto bu gidişle benim gölgem olamaz. Bir kere hayat karşı bir hırsı, bir saldırganlığı yok, olnanına zayi bir huyu var. Halbuki bak Seta için dersen benim yolumdan yürüdüğüne hak veririm. İkincisi daima başında onu idare edecek birine ihtiyacı var. Sen açıldın diye ben de bunları sana yazıyorum yoksa kendisinden şikayet ediyorum sanma. İyi çocuk, terbiyeli çocuki hürmetkar çocuk üstelik de benden hem korkuyor ve hem de çekiniyor ama bu her şey demek değildir.

Çok iyi biliyorum ki Arto evlendiği gün karısının donuna girecek ve oradan bir daha çıkmıyacak bu hem de karısı kim olursa olsun. Olsun sizler ve olsun ben hep ikinci planda ve hatta daha arka planlarda olacağız, ben bunu hem İst.da olduğum zaman, Talinle olan bağlantısından anlamış ve biz de burada bir iki ay hadisesinde notumu vermiştim. İzzetinefis meselesinde sen yine haklısın, çünkü o bütün hadiselerden sonra Anneler gününde buradan Almanyaya Talinin annesine tebrik kartı gönderdi ve ben müdahale etmedim. Öte yandan olsun Ahmet'ten olsun Dinçer'den hep haber bekleyip durdu ki acaba Almanyada bulundukları zaman bunların arasını bulup da barışabilirler mi diye.

Size karşı kızgınlığını da biliyor ve anlıyorum. Maalesef kızgınlığı annesine karşı değil de daha fazla sana ve Seta'ya ama galiba daha fazla sanadır, çünkü söz aşamasında "Arşoyu çok sevdiğimi bildikleri için onu öne sürdüler, onu kıramadım arada o olmasaydı daha başka olurdu" gibilerinden içini döktüğü çok olmuştur. Senin dediğin gibi onu buraya almakla çok büyük bir mesuliyet altında bulunuyoruz. Hatta bazan bunu derinliğine düşündükçe onu buraya aldığıma pişman bile oluyorum. Madem ki bu kadar açıldık sana biraz daha anlatayım. Bu dokuz ay zarfında üç hadise geçti başından.
İlk evvela zorlu bir gripe tutuldu ki söylediğine göre bir gün yatmış değilim diyordu. Onun arkasından fabrikada düştü diz kapağını incitti ve davul gibi dizi şişti hastane doktor derken bir ay çekti, ve alçıda kaldı. O bitti bu sefer baş parmağının tırnağını kayıp etti. Ve bütün bunlar olurken kızmayım diyerek benden saklamağa çalıştı. Fabrikada düştüğünü iki gün sonra diz şimeğe başladığı ve yürümekte zorluk çektiği zaman anladım. Parmağı kangren nerede ise oluyordu sonra söyledi. Ve bütün bunlar taşındığımız ve fabrikada kaldığımız ve en parasız olduğum zamana denk geldi. Bütün bunlara rağmen henüz kendi bir dolarına dokunmuş değiliz. Bizde yer içer yatar, immg.? İşleri ve avukat paraları hepsi bizden harcanır. Yalnız dışarıda kendi keyfinin ....ğı paraları cebinden veriyor ki, onu da bazan ....de bayan Morganlarda, bazı bizim apartmanda çalışıp aldığını harçlık ediyor. Öyle ki kendi paralarını henüz hiç dokunmuş değil öyle ki Surpik kuyriğe (Erm:abla) söyle hiç canını üzmesin. Araba kullanmasına gelince ona mani olamam, çünkü o yaşta biri arabasını burada hiç birşey yapamaz. Ona tam serbestlik tanıyorum. Ve her istediğini yapıyor hiç birşeye bani olmuyorum, lüzum olan nasihatları verip gerisini kendisine bırakıyorum. Şimdi bende ü. Araba var, biri hemen hemen onun emrinde. Bir de dalgınlık var. Kapıyı kapamağa unutur, geçenlerde havuzun suyunu açık bırakmıştı. Daha evvel elektrik ocağını kapamadan yatmıştı, tabii ki onun bu bizim ki çok zaman çocukları bile ona emanet etmeğe korkuyor. Geçenlerde biz evde olmadığımız zaman bizden izinsiz eve arkadaşını ve kız kardeşlerini davet etmişti. Onu sonradan haber aldık ve kulağını biraz büktüm. Daha evvel de benim adıma İst.dan gelen bir mektubu açmıştı. "Arto bu mektup kime gelmiş" sana dedi. Niçin açtın dedim. İst.dan geldi diye dedi. Bizim evde kaide kimin adına gelinmiş yazı olursa sadece onun sahibi açabilir, sen değil, bana gelmiş mektubu, Masy bile açamaz dedim. Onun haricinde Gülbenklerde çok samimi, tuttu bir sefer onları evin kapısına kadar getirdi, 100 bin dolarlık ev olduğunu, içinde yüzme havuzunun ve barının bulunduğunu söylemeğe kadar gitti. Sen bunları onlara söylemekle beni yükseltmiyorsun, onları bana karşı kudurtuyorsun dedim, sakın söyleme apartmanın da bulunduğunu sorarlarsa Berçindi diyerek kes at dedim. Şu an ben bu mektubu yazarken o bir haftadır Morganlarda çalışıyor ve Morganlarda Gülbenklerden iki eve yukarıda oturduğu için haber aldığıma göre sabah akşam berabermişler. Gidiş gelişine aldırdığım yok fakat haberler gider diye korkuyorum. Geçenlerde bununla konuşmak için kız bizim eve kadar telefon etti. Daha evvel de Armenian Olympie de Arto yanımda diye yanımıza geldi. Talin davasını burada da kendisi ile uzun uzun konuştum ve olan bütün şeyleri dinledim nokda, nokda kendisinin nelererde hatalı olduığunu söyledim ve kendisi de bütün hatalarını kabul etti fakat herşeye rağmen daha halen bu saat bir ümitle bekliyor ki acaba bir yol buluruz mu diye. Herşeye rağmen onu çok seviyor, onun herşeyi  ile ilgileniyorum ve onu neşeli tutup evini aratmamağa bakıyorum. O da buna karşılık olsun ev işlerinde olsun fabrikada bana sağ elini vermiş bütün hızı ile yardım etmeğe çalışıyor, hatta çok zaman Ahpar, sen yorulma o işi de ben yaparım diyerek bana destek oluyor.


(mektubun gerisini maalesef bulamadığım için buraya kadar olan bölümünü yayınlıyorum)

25 Ocak 2017 Çarşamba

Bora'dan Dayısına







Dayıcığım!

Bugün mektubunu aldım. Sıhatte oluşunuza sevindik. Bizlerde iyiyiz. Celp işine gelince almasam çok iyi olurdu ya neyse olmuş bir kerre. Benim iş icabı orada olmadığımı Temmuz 20 ye kadar Doğu anadolunun muhtelif şehirlerinde olacağımı ancak 20 Temmuzdan sonra İstanbula gelebileceğimi söylenerek celbi iade edersen ve benim izimi belli etmezsen çok makbule geçecek. Zaten 1 aya kadar af kanunu çıkacak çıkmasada 1 eylülde askere gideceğim... hava alırlar.. orada kalemde ithamı ve iddiayı da öğrenebilirsen çok makbule geçer.. Temmuzdan sonrada gelmedi görmedim ne yapalım deyip sıyrılırız.

Bizler iyiyiz.. sizlerinde iyi olmanızı temenni eder ellerinizden öperim. Hoşçakalın. Selamlar.

Bora


Ünalında selam ve hürmetleri var.


24 Ocak 2017 Salı

Burhan'dan Ömer'e (ikinci mektup)








Ömerciğim

Bugün 19 kasım pazartesi saat 7. Şimdiye kadar senin mektubunu bekledim nihayet ben yazıyim dedim.

Nasılsın, iyimisin herhalde artık yavaş yavaş bağlı olduğun yere alışıyorsundur. Beni soracak olursan ben gazilerde 19 gün kaldıktan sonra çavuş talimgahı için vazifelendirildim ve eleşkirte geldim. Bu çavuş talimgahı 2 defa eleşkirtte bir defada kağızmanda oluyor. Bu benimki birinci çavuş talimgahı. Bir bakıma buraya gelişim benim için çok iyi oldu zira gazilerde kalsaydım oranın kantini benim başıma kalacaktı. Şimdilik kantinden kurtuldum. 2 şubatta bizim talimgah bitiyor. O  zaman inşallah tekrar gazilere dönüceğim işte ondan sonra durum yeniden belli olacak.

Bu sefer ya orada kalırım ya da yine ikinci defa bu çavuş talimgahı için gönderirler ya da karakollara verirler yani bu 3 şıktan birisi. 2 şubattan sonra beni bekliyor.

Eleşkirt çok soğuk bir yer bilhassa kuru soğuğu insana çok tesir ediyor. Geldiğimden beri bir nezleye yakalandım hala yeni yeni geçiyor ve kar yağıyor arkasından yağmur yağıyor bu sefer yerler çamur oluyor bazen eğitimi dışarda yapıyoruz bazen içeri giriyoruz sabah sporlarını ben yaptırıyorum ama erlerinde canı çıkıyor. Ondan sonra günlük programa geçiyoruz. Her gün yapılacak eğitim programı belli şimdilik bir ay yanaşık düzen hareketleri yapılacak ondan sonra 2 ayda branş eğitimi yapılacak. Beni makineli tüfek kısmına verdiler.

Burada 7 asteğmen bir odada kalıyoruz. Binalar gayet sıcak ve kaloriferli herşey iyi ama tek problemimiz su derdi. Sabahları bile dişlerimi içilmez su ile yıkıyorum. Bulunduğumuz binaların çeşmelerinde su ya yok denecek kadar az ya da hiç akmıyor. Aktığı zamanlar varillere dolduruyorlar bizde varillerden akan su ile ihtiyacımızı görüyoruz.

Dün bir arkadaşla beraber buranın hamamına gidelim dedik ama gittiğimizede pişman olduk. Zaten suları kireçli idi birde soğuk ve az akıyordu girmemizle çıkmamız bir oldu zaten lüx tuvalet sabunu bile bu suda köpürmedi. Yemek durumu ise gazilerde çok daha iyi idi. Burada bulunduğumuz yerden lokantalar 10 dakika kadar çekiyor. Karşı ve yağışlı havalarda gitmeye üşeniyoruz ve mecburen tabldot ve konserve yiyoruz tabii bu bize çok pahalıya patlıyor.

Geçen hafta ağrıya gittik ve gezdik ben ağrıyı karstan daha çok beğendim. Buralarda ucuzluk diye bir şey yok bırak ucuzluğu insan aradığını bulamıyor. Ben elşkirtte keçe aradım böyle bir yerde bile bir tek keçe bulamadım.

Ben epeyi kendimden bahsettim, şimdilik bu kadar en kısa zamanda tafsilatlı mektubunu bekliyorum yanaklarından öperim. Selamlar


Kardeşin Burhan

23 Ocak 2017 Pazartesi

Selim'den Annesine











25.2.1974
Bournemouth


Canım anneciğim

Telefondan sonra meraklandığını tahmin ediyorum ama sana mektepten çıkmak isteyişimin sebebini anlatınca bana hak vereceksin.

Şubat'ta okula on tane Türk geldi. Onununda köylüden farkı yok hele bir tane Konyalı var. Sani "Konya'da dahi böylesini görmedim" diyor. Sende görsen şaşırırsın daha Türkçeyi doğru dürüst konuşamıyorlar. Açıkçası bana Türküm diye kompleks geldi.

Sana geçenlerde olan bir hadiseyi anlatayım: Bournemouth Echo diye meşhur bir gazetesi vardır hemen hemen o gazeteyi herkes okur. Bu sabah okula giderken aldık ilk sayfada gözüme bir Türk ismi ilişti İlkbal Çetinkaya diye bir kız. Süpermarketten kilot çalarken yakalanıyor tabii hapise atıyorlar. Aksi gibi kız bizim okuldan ondan sonra o isviçrelilerin fransızların arasında bizim halimizi gör. Selam bile zoraki veriyorlar.

İşte bu sebeplerden dolayı bu okuldan çıkmaya karar verdim. Zaten sınıflarda git gide kalabalıklaşıyordu.

Her ay on tane Türk gönderdikleri zaten malum.

Size bahsettiğim okul Wessex academy eski okuldan tek farkı lüks değil, restorant'ı yok o kadar. Dersler belki de daha iyi her şeyden önce okulda Türk yok ve çok daha ucuz Ecomodation dahil ayda 80 £ biz öteki okula ayda 150 £ verecektik hamde boşu boşuna okul 9 dan 1 e yahut 2 den 6 ya kadar daha hangisini seçeceğimi bilmiyorum ama  herhalde öğleden sonraki daha iyi çünkü, sabah kalkma zor oluyor.

Sonra Haziran 17 sinde cambridge üniversitesi yüksek derece lisan imtahanı var ona hazırlıyorlar.
Ev işine gelince ... Blackburnle konuştum, ev değiştirmeye lüzum yokmuş parayı eski okuldan alacağı yerden gerisinden alacak onun için aynı evdeyim.

Eve yeni bir talebe geldi 30 yaşlarında ispanyol,kırmızı burunlu kırmızı yanaklı şişman bir adam her akşam şarap içip kafayı buluyor. İngiltereye geldiğinde sana tanıştırırım çok matrak, gitarda çalıyor.
Sen martta gelicem diyordun, eğer gelirsen daha önce bildir gelip seni karşılıyım sürpriz falan yapma yani.

Sevgili anneciğim, şimdilik bu kadar. Sana iki tane resim daha gönderiyorum biri george Best diğeri de Toros Canavarı, maskeyi senin için aldım çok natürel, daha ufak tefek şeyler var ama onları söylemem.

Kıza gelince evelallah çok güzel dans ediyor.

Anneciğim bana sabri beyim adresini gönder kendisine bir mektup yazayım çok ayıp oldu.
Hadi Allahaısmarladık. Babama çok çok hürmetler. Direktör hakkımda her ay rapor göndericek artık sen tercüme edersin ikinizinde ellerinden öperim.

 Ağabime de yazamadım söyleyin bana gücenmesin yakında yazıcam.


Selim

Haldun Afşar'dan Ömer'e







28.8.1974



                Kardeşim ÖMER,
                Sana uzun zamandan beri yazmak istiyordum, fakat burada işlerimizin çokluğu münasebetiyle bir türlü fırsat olmadı. Bugün 3. Tb.la aynı yere geldik. Halil ve Burhan'ı gördüm. Seninle yazıştıklarını söylediler. Bizlerin durumlarını tahmin ederim yazmıştırlar, bende bu acıklı halimizi tekrar etmeyi lüzumsuz görüyorum. Şimdiki durumda 1. Ve 3. Taburlar bir manastırda bulunuyoruz. Kış hazırlıklarının burada yapılacağını söylediler. Anlıyacağın daha uzun müddet bizler buradayız. Bakalım ne olacak burada halimiz. Şayet anlaşma olursa belki Türkiye'ye gelme ihtimali olur. Anlaşmanında çıkmazda olduğu malum. Ömer'ciğim duymuşsundur, bazı çok kıymetli arkadaşlarımızı kaybetmiş bulunuyoruz. Allahtan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyoruz şehit kardeşlerimiz için.

                Sen nasılsın, orada işler nasıl, sizin teskere durumuda henüz bir açıklığa kavuşmadı, inşallah sizleri de artık fazla askerlik yaptırmayıp terhis ederler. Erol tahmin ederim orada kaldı, eğer Bolu'daysa çok selamlarımı söyle. Ertan'ın, Murat'ın, Zafer'in hepsine çok çok selamlar.

                Kardeşim duyduğuma göre bizim oteldeki eşyaları otelci odadan çıkarmış, sende sizin odaya almışsın, zahmetin için çok teşekkürler. Ben ağabeyime mektup yazıp, eşyalşarım9 almasını söylemiştim. Bilmiyorum, hiç haber alamadım, geldimi, gelmedimi. Şimdi yine mektup yazıyorum, gelip almasını istiyorum. Senden tekrar rica ediyorum, geldiği zaman eşyalarımı hemen hemen tanır ona veriver. Birde benim bavulun içinde 1kg. sigara vardı. Onuda satma durumun olursa, benim ceketin cebindeki Bolu AKBANK şubesindeki hesabıma yatırırsan çok memnun olurum. Ağabeyimin Ankaradaki adresini aşağıda yazdım, eğer boluya geldiğinde eşyalarla birlikte cüzdanı ona verirsin. Şayet eşyaları almışsa Ankara'ya gönderirsin posta havalesiyle.

                Ömer, bütün bu işler senin çok vaktini alacak, sana çok zahmet olacak ama, senden başka yakınımız yok biliyorsun oralarda.

                Bütün işler için şimdiden teşekkür ederim, bana mektup yazarsan çok memnun olurum.

                Senin ve orada kalan bütün arkadaşlara çok çok selamlar, hoşçakalın.



HALDUN AFŞAR




Adres:
HALUK AFŞAR
Turgutreis mah. Tunceli sok.

No:4 Dışkapı-ANKARA

20 Ocak 2017 Cuma

Arto'dan Arşo'ya





March 7.976


Sevgili Arşo...


Bu mektubu ben sana ayrı yazıyorum. İstersen bunu yırtıp atarsın okuduktan sonra, böylece kebabın yağı yanmamış olur. Mektuplarımız epeyi kısıtlı bu ara ama biz zaten ezelden beri böyleyiz sülalece bir anda bir patırtı kopar ondan sonra herşey yatışır ve bir müddet sonra da herşey unutulur gider. Bu her zaman böyle olmuştur çoğu zaman sonunda fikirlerimiz birbirine uymuştur. Aramızda bir tek halledilmemiş mevzu Talin mevzusudur, tahmin ediyorum ki bu hiç bir zaman da çözüm bulamıyacaktır aramızda. Şu anda bütün geçen olayları bazen bir acı hatıra olarak hatırlarım o kadar. O anki olarlarda kendimden neler kaybetmiş olduğumu şu an çok daha iyi kavrıyabiliyorum. Onun için bir daha eskide olmuş şeyleri hatırlamak dahi işime gelmez. Benim arzu ettiğim kendi hayatımı yaşamamdır. Sizin bana yapacağınız en büyük iyilik artık beni böyle şeylerle tenkit etmemenizdir. Benim problemlerim şu anda sizin düşündüklerinizin de çok üstünde. Arşo burası o kadar değişk ki sizin artık bana  fikir olarak yardım etmeniz imkansız gibi bir şey. Onun için hala oralardan bana akıl vermeniz sinirime dokunuyor o kadar. Biz birbirimize sadece haberleri yazsak çok daha iyi olacak. Bununla beraber size sorulması gereken sorular olacak ve o zaman sizin fikirlerinizi almak isteyeceğim. O zaman gerekeni söylersiniz. Tahmin ediyorum ki aramızda anlaşılmayan birşey kalmıyor böylece. (Sakın şimdide kalemi değiştirdiğim için bozulma çünkü o iyi çalışmadığı için değiştirdim). Gönderdim dediğin kitap henüz elime geçmedi.
Şimdilik bu kısmı burada bitiriyorum devamını esas mektupta yazacağım.




Arto

Süreyya Tikveş'ten Arkadaşı Aliye'ye









4-11-1976
İZMİR
               

Çok sevgili Aliye

Önce bu kadar çok ara verdiğim mektubun için özür dilerim. Hiç böyle yapmak istemezdim ama herhalde hareketli geçirdiğimiz günlerde ihmal ettim. Kusura bakma sakın sen benim gibi yapma. Olayları anlatmak için nereden başlayayım bilmiyorum. Evvela burada bir kat aldığımız için taşınma davası çıktı. Tam 23 Nisan günü biz taşınıyorduk. İnanki hala yerleşiyoruz. Ev büyük ve işide çok.
Bütün yerler koyu bordo muşamba döşeli. Düşün ufacık bir toz ve ... çizik belli oluyor. Bütün gün insanın eli üstünde olması gerekiyor. Nihayet büyük aramalardan sonra geçen gün 13 yaşında bir kıs buldum. Çünkü burada Tariş'in geniş bir alanı var. Bütün çingeneler ve diğerleri orada çalıştıkları için işçi bulmak zor. Neyse bu kız şimdi bütün hafta geliyor.

Biz yazın Temmuz ayının başında, pardon Haziranın sonuydu galiba İstanbul'a geldik. Özkan'la şöyle bir Avrupa gezisi yapacaktık. Çocukları anneme bırakalım dedik. Ve size geldim malesef bulamadım. Kapıcının kızına haber bıraktım. Ve ertesi gün Taksim meydanında Semay'la karşılaştık. Çok iyi gördüm. Hepinizin iyi olduğunu söyledi. Sonra 1,2 gün içinde biz seyehata çıktık. Biraz uzun oldu. Okulların açılmasın 1,2 gün vardı döndük. Döndüğümüz gün kayınvalidemin ölüm haberini öğrendik. Özkan üstünü değiştirdi ve İzmir'e varışımızdan 1 saat sonra annesinin cenazesine yetişmek üzere İstanbul'a uçtu. İşte araya bu acıda girdi. Bu arada hem hoşgeldin hem baş sağlığına gelenler çok oldu. Ancak yeni yeni kendimize gelebiliyoruz. Hep kendimizden bahsettim. Siz ve Hasip bey nasılsınız? Okuldaki arkadaşlar nasıllar. Değişiklikler var mı? Beni mektupsuz bırakmayacağını sanıyorum. Mektubumu bitirirken Ayşegül ve Aslı ellerinizden öperler, bende çok sevdiğim yanaklarından öperim. Hasip beye selamlar. En iyi dileklerimle mutlu, sevinçli günler dilerim.
Not: Necla Hanımi Melek Hanım, Sema ve diğer bütün arkadaşlara kucak dolusu selamlar.


YENİ ADRESİM:
Talat Paşa Bulvarı Şirin Yuva ap. No:84 Daire 19
ALSANCAK-İZMİR



Arkadaşın

SÜREYYA TİKVEŞ





MERAKLISINA NOT:

Mektubun    yazıldığı   apartman:

https://www.google.com/maps/@38.4364724,27.1471129,3a,53.4y,246.05h,104.62t/data=!3m6!1e1!3m4!1s9TdR9w8M9sqHryLB8Y2gAA!2e0!7i13312!8i6656

19 Ocak 2017 Perşembe

Mustafa'dan Kardeşine







16-6-1975
Kardeşim

"Asker oldum piyade
Bugün derdim dünden ziyade"

Halk dizelerini seveceğini umarım. Halk dertlerini kendi bünyesinde taşımayan bir aydın olmadığına göre şu mısraların anlamlarını daha değişik açıdan yorumlayacağın muhakkaktır. Daha önce yazdığım mektuba cevap alamadım. Askerlik işlerini yapman için yaftanı aldım. Acele gönderiyorum. Hastalığın için rapor alarak gitmeyeceğini sanıyorum. Sağlık her şeyin üstünde. Hatta Türk milli sermayesinin de.

Hasanın Kıbrısa tayinini duyduk. ...................... Çok üzüldüm. Elimden birşey gelmez zaten. Sağlık olsun diyerek avutalım kendimizi. ......... çok selamlar. Mektubunu beklerim.


Mustafa 

18 Ocak 2017 Çarşamba

Şule'den Teyzesine







18 Temmuz 1980
Sürmene

                Sevgili Teyzeciğim,

Sanırım mektubuma başlarken önce özür dilemem gerekiyor, değil mi? Ancak 5-6 kez mektup yazdığımı, tek başıma postahaneye gidemediğimden mektupları postaya atamadığımı yazsam iyi olur. Ayrıca işler bir taraftan. Onlar da ayrı bir sorun. Ankara'dan teyzemler geldi gittiler, bir-iki hafta sonra düğün için yeniden gelecekler. Sonra akrabamız öldü. Onun cenazesi, okul, kurslar, imtihanlar derken ramazanıda getirdik. Şimdi oruçluyuz. Bizler iyiyiz. Ancak anneannem hasta 2-2,5 aydır bir omuz ağrısı tutturmuş ki geçmek bilmek nedir bilmez türden. Doktor, kocakarı ilaçları falan. Değişen bir şey yok. Elif ise Trabzon'da. Onu da özledik. Gönderdiğin terliklere onun adına teşekkür ederiz. Çok sevindi. Geçen gün Trabzon'a gitmeden Annemin Ankara'dan amcasının kızı gelmişti. Onu size benzetmiş olacak ki, kapıyı açar açmaz, annemin yanına koşup anne hani bana terlik gönderen Aliye teyzem varya o, geldi dedi. Görseniz hiç unutmamış.

Siz nasılsınız? Bu yaz yine geziye çıkmışsınızdır değil mi? Ne mutlu size. Bizim canımız öyle sıkılıyor ki. Az evvel İlhan teyzemler geldiler. Bir onlar var zaten, burada bizi biraz olsun oyalayan.

Teyzeciğim, annem diyor ki, o size pantolon alırken 36-38 beden alır. Ama kot çeker 38-40 alsın. Daha iyi olur. Siz bakın. Belki beden küçük olur. O zaman Şeyda'ya 38, bana 42 beden olur. Elbiselerimizi giyiyoruz. Öyle güzel oldular ki. Tekrar teşekkür ederiz.

Bize sık sık yazsın diyor annem. Ben cevap veremiyorum, senin mektuplarını benim niyetime okusun diyor. Annemin, teyzemin selamları var. Anneannem gözlerinden öperim diyor. Ben ve kızlar ellerinden öperiz.


Şule

17 Ocak 2017 Salı

Şahin Ergün'den Ablasına











                Sevgili Ablacığım


Satırlarıma başlamadan evvel sonsuz selamlarımızı sunar hasretle büyüklerimin ellerinden küçüklerinde yanaklarından öperim.

Sana uzun zamandır cevap yazamadım kusura bakma. Çünkü buraya gelirgelmez hemen işe başladım başımı kaşıyacak vaktim yok vallahi, Cumartesi Pazar dahi çalışıyorum onun için beni biraz olsun mazur görmen lazım, bu mektubu bile park yerinde kamyonda yazıyorum ne ise gelelim biz şimdi problemimize.

Ablacığım senden ayrılırken verilen sözlere karşılık müsterih olarak Almanyaya döndüm yaza kadar herşeyi halletmeğe bakacaktım.

Ama bazı hadiseler ben döndükten 1 veya 2 hafta sonra patlak vermiş yine. Sizin evde geçimsizlikten başlamış ve Füsun Sezenin evine kovulmuş bir daha dönmemek şartıyla. Ziyanı yok zaten Betül hanımın hayatta her zaman kötülüklerini gördüm ve halada görmekteyiz. Zaten şunuda belirteyim ki benim evlatlarımı hiç bir zaman sevemedi gitti. Her zaman onlara karşı içinde kin ve düşmanlık besledi. Ben bunları idrak ediyorum fakat üstüne düşmüyordum ama bundan sonra bende herşey bitmiştir. Anne diye birisini tanımıyorum benim gibi evladı yok artık beni öldü bilsin evladım yok desin ne ölüsüne gelirim nede o benim ölüme gelsin benim için kapandı o defter artık.

Ablacığım bu hadiseler bana dünyanın parasına mal oldu bende paraları sokaktan toplamıyorum burada para kazanmak Aslanın ağzından eti almağa benzer, ama bazı kişiler Almanyada çalışanları milyoner sanarlar. Davulun sesi uzaktan tatlı gelir.

Ablacığım senden her zaman iyilik gördüm nankörlük yapamam seni her zamanda severim ama senin mühitine artık gelmem ne Taşvikiye'ye nede Kumburgaza uzaktan uzağa görüşürüz belki yazlığımıda boşuna almışım bilseydim bu durumların olacağını almazdım vallahi yazık senelerce öyle kapalı bırakacağım kirayada vermem. Bundan sonra tatillerimi başka yerlerde kötülüklerden uzak başımı dinleyerek geçireceğim.

Ablacığım Esine lafım yok fakat Esraya söyle bundan sonra hiç karşıma çıkmasın gözüme gözükmesin dayı diye de bir sözü ağzına almasın kendi daha iyi bilir uzatmıyorum. Annem söyle Füsunun bileziklerini sana versin ilerde senden alırım eğer vermezse ondan çatır çatır almasını bilirim kimseye haraç yok bu dünyada. Alınca bana iki satırla bildir. Aç gözlü bir kadınmış sülalesi de aynı bokun soyu ne biçim sülaleymiş. Allaha çok şükür ki bizler çekmemişiz. Füsunla görüşüyorsan söyle Sezenlerde otursun bende zaten  mektup yazacağım, seninde epeydir başını ağrıttım benim yüzümden çok laf işittin huzurun kaçtı ama bundan sonra inşallah bir daha benden problem gelmez sana.

Bizleri soracak olursan hamdolsun iyiyiz. Çalışıyoruz günler hep böyle geçiyor havalar desen bazen yağmurlu bazende güneşli geçiyor başka buralardan havadis yok senden havadis beklerim.

Burada satırlarıma istemiyerek son verirken hasretle senin yanaklarından Esinin yanaklarından öperiz. Ayrıca Gökhanın, Yaseminin ve Gökalpın yanaklarından öperiz. Onlara da mektup attım. Nazmi beylere çok çok selam ederiz.

Seni seven kardeşin
Şahin Ergün


16 Ocak 2017 Pazartesi

Niso'dan Enişte ve Halasına






Rodos-Kıbrıs 26/10/68




Pek Sevgili Enişte ve Halacığım

İnşallah bu birinci mektubum sizleri neşe ve sıhhat içinde bulacaktır.


Bizi soracak olursanız Allaha şükür çok iyiyiz. Çarşamba günü sizden ayrıldıktan sonra vapurda öğle yemeğimizi yedik. Deniz çok sakindi.


Perşembe günü sabah İzmire vardık. Sevim mr. Kohen'e gittik. Mr. Musa'yı orada bulduk ve herhangi bir olay karşısında telefon etmemizi söyledi. Ama hiç bir şey olmadı ve Cuma günü Marmaris ve Rodos'a uğradık. Bu yerlerde inmemize rağmen posta'ya güvenemedik ve Kıbrıs'a gelirken yolda bu mektubu yazıyoruz. Kıbrıs 'a varmağa daha 4 saatimiz var. 20 saat sonra da İstanbul'de oluruz. Bu anda hava çok açık, gökte tek bulut yok. Ama aksine de deniz oldukça dalgalı vapur ceviz kabuğu gibi sallanıyor. Biz ise çok iyiyiz. Bu akşam Çifaçi bizi kavun ziyafetine davet etti, 3 kişi kocaman bir kavunun hakkından geldik. Halacığım mektubu alır almaz hemen bize cevap yaz ki biz de sana yazmağa cesaret bulabilelim. Babam ve Daisi nasıl oldular. Ben babamı biraz rahatsız olarak bıraktım. Onun durumu hakkında bana acele bilgi de yollarsan pek memnun olurum. Babama İzmirden kart attım. Kıbrıstan yine bir kart atmak niyetindeyim. Bütün bizi soranlara iyi haberlerimizi verirsin. İsim zikretmeden bütün dost tanıdık ve akrabalara selam.




Oğlunu Niso

15 Ocak 2017 Pazar

Ömer'den Ailesine






Kreuzlingen 18 Ekim 70


Sevgili Ailem
Sizlerden ayrılalı bugün tam 3 hafta oldu. Geçen 21 gün içinde ancak iki mektubunuzu alabildim. İnsanın gurbet ellerde ve çeşitli mahrumiyetler altında hele bütün gün akşama kadar ayakta çalıştıktan sonra eve gelince, masasının üstüne bir mektup konmamış olması ne kadar üzücü oluyor, bunu tahmin edemezsiniz. Öner'le Şener'in mektubu herhalde elime geçmedi. Eğer henüz yazmadılarsa ayıp hem de çok ayıp!


Burası cebinde parası olmayan için hiç de özenilip gelinecek yer değil. Para ödediğin her şeyin değerinin 4-5 mislini hesaplasa insan herhalde aklını kaçırır. Bir kahve 6 tl. bir gazoz 5 tl. yarım tavuk (ki en ucuz şey) 15 tl. bir sinema 20 tl. Bütün bunlara karşılık fabrikadan ay sonunda sadece 400 ... alacağım. "Senin paraya ihtiyacın yoktur, bir cep harçlığı verelim" dediler. Ayıp olur diye pazarlık etmedim. Bu paranın 250 ...nı eve vereceğim. 150 kira, 60 kahvaltı, 25 kalorifer, 10 çamaşır, 10 yıkama, daha ütü filan da yapıyor, ona da olursa bilmiyorum. Geriye kalan para 10 gün idare etmez insanı. Zaten şimdi 300 mark para kaldı, o da ay sonuna biter. Kasım sonunda alacağım para da ancak ev kirası ile dönüşüme yeter.


Hafta içinde işten çıkınca eve gelip yorgunluktan 2-3 saat uyuyorum. Sonra yemek yiyip tekrar yatıyorum. Sabahları işe geç gitmeme rağmen 6:30 da ayaktayım. Geçen hafta 2 gün öğleyin de uyuyakalmışım. Yemek yemeden zor yetiştim.


Hafta sonunda ise tek eğlencem sinema 4,5 markı verip giriyoruz. Burada en çok para tutan şey yemek. Öğle yemekleri için 3 defa lokanta değiştirip en sonunda Migros'ta karar kıldım, en ucuzu orası. Akşam yemeklerini bir piliç alıp evde yiyorum şimdi yarım alıyorum. Cumartesi, Pazar ise geç kalkıp 12'de kahvaltı yapıyorum. Akşam üstü de bir yumurtalı makarna hem öğle hem akşam yemeği yerine geçiyor. Dün de bir yumurtalı makarnayı 20 ...'ga yedim. Ya paranın üstünü almadım ya da düşürdüm. Başka param yoktu çünkü! İşte biz sıktıkça aksilikler birbirini kovalıyor. Bugün de 12'de kahvaltı ettim. Saat 5'e 10 var. Önümde biraz büsküitle şürup var, onlarla idare ediyorum.


Burada o fırtınadan sonra hava bayağı düzeldi. Ama bir rüzgar esti mi de, iflahı kesiliyor insanın. Geçen Pazar yazdan kalma bir gün vardı. Amriswil'e gidip (buradan 20 km) geçen seneki bisikleti aldım ve onunla döndüm.


Fabrikadan eve evden fabrika'ya gitmekten başka hiç birşey yapmadığım için yazacak birşey bulamıyorum. (Geçen senenin tersi!) Türkiye'den de haberim yok. Buraya Pazartesi gününün gazetesi Perşembe günü geliyor (o da Konstanj'a) hemen kapışılıyor. Ben işten çıkıp gidinceye kadar gazete filan kalmıyor. İnşallah Bursaspor yine altlara düşmemiştir. Evvelki akşam Lüksemburg uçak kaçırıldığını dün akşam da Kolera başladığını söyledi o kadar.


Benim yakası mavi çizgili lacivert kazağımla lacivert pelikan tükenmez kayıptı, onları bulursanız bir zahmet bir kenara koyun.


Hepiniz inşallah iyisinizdir. Şeneri tebrik ederim. Öner'in de işleri herhalde tamamlanmıştır. Beni merak etmeyin, hiç değilse ayda 100 tl sına odamı iyice ısıtıyorum, dışarıya da 3 kat kazakla çıkıyorum. Bir hasta olursam işte o zaman felaket.
Dedemin, annemin, babamın ellerinden, Öner'le, Şener'in gözlerinden öperim. Hakkı, Melek ve herkese selam.



Ömer

13 Ocak 2017 Cuma

Sinan Koç'tan Öğretmenine







Çok kıymetli öğretmenim.

Öğretmenim Kanlıca sedat sinavi ilkokulunda okuyorum genede sizlerin sıcak sevgilerinizden uzak kalışımın özlemi içindeyim.

Okula ilk gelişimde gözümü açar açmaz sizleri gördüm sınıf arkadaşlarıma selamı sunarım başarılı bir dönem geçirmenizi bizleri yaratan ulu tanrıdan dilerim sizleri hiç bir zaman unutmaya öğrenciniz

Sinan Koç



Adresim: Kanlıca ormancı sitesi 15b.3

Konuğum olarak beklerim sizi sevgi ve saygılarımla


24.10.1977

12 Ocak 2017 Perşembe

Z. Aksu'dan Evlatlarına







19/3/961


Kıymetli evlatlarım


Bugüne kadar size mektup yazamadım kusuruma bakmayın. Suatın hastalığı beni şaşırtmış bir vaziyette izmire geldim. Hamdolsun hastaneden çıktı çok iyidir. Evde tedavi görüyor. Buraya Celalciğimin temin etmiş olduğu otobüsle geldim çok teşekkür ederim rahat geldim. Dün akşam misafirler vardı plaklar çalınıyordu. Sizleri andık inşallah 4 odalı bir eve çıkıcayız. Murat bey bacanağım gelse dar evde bile yer bulurum diyor artık pek özledik bekliyoruz. Evlatlarım istanbuldan otobüse binince izmire kadar gelirsiniz görmediğiniz yerleri görürsünüz ben pek güzel geldim ve çok hoşuma gitti. Evlatlarım baki sıhhat afiyetler diler gözlerinizden öperim.


Murat bey Nermin çok çok selamlar eder hürmetlerini gönderirler. Süden, suat ellerinizden öperler.

Anneniz

Z. Aksu

Burhan'dan Ömer'e










Ömerciğim

İkinci mektubunuda aldım ve çok memnun oldum cevabını hemen yazıyorum. Ayrıca bu yazmış olduğun mektup bana o kadar moral verdi ki bilemezsin, zira mektubu okuduğum zaman askerliğim bitti zannettim ama bildiğin gibi henüz daha yarılamış durumdayız ve galiba bu 3 ay kısalma hikayesi yattı gibi geliyor bana. Acaba yeni bir haber var mı? Fakat yine biz şu bakımdan şanslıyız ki yalnız bir kış geçiriyoruz ve kışın her yerde hele buralarda hiç çekilec........ (silinmiş) yazın hali yine bildiğin ...... başka.

Sen nasılsın, ne alemdesin, anlattıklarına bakılırsa seninde programın epeyce yüklü. Tabii sende bu arada yoruluyorsundur. Bu askerlik hayatı hakikaten zor ve yorucu.

Buralarda havalar devamlı soğuyor, ısı devamlı -20 den başlayıp -30 arasında oynuyor ve buna rağmen yine her gün bir iki saat dışarda eğitime devam ediyoruz.

Kar pek yağmıyor ama rüzgar çok sert olduğu için her yer don içinde ve eğitim yaptığımız yerden geçen sular donduğu için üzerinden geçerken insanın düşüp bir yerini kırması işten bile değil. Geçen gün ben bir düştüm ama kıç üstü oturduğum için ucuz atlattım. Fakat yine erzurum ve ağrıdan gelenlerin anlattıklarına bakılırsa burası oraların yanında cennet gibi diyorlar. Ağrı da 5 dakika bile dışarda durmanın imkanı yok. Oranın ısısı -40 derecenin üstünde imiş. Bu talimgah benim için çok yorucu geçiyor  her akşam günün yorgunluğu üzerine  birde ders notu hazırlıyorum. Daha 1,5 ay var bakalım gazilere dönüşte durumum ne olacak.

Ahmetten henüz mektup alamadım. Murattan mektup geldi. Onuda benim gibi muhabereci yapmışlar ve onun yazmış olduğu mektup beni saatlerce güldürdü zira onun başına gelenlerin aynısı bur da benim başımada geldi. Burada kendini orgeneral zanneden bir teğmenin türlü türlü numaralarına cilvelerine ister istemez boyun eğiyoruz. Bu herif çok mert olmasına rağmen bütün işi gücü bizi erlerin ve komutanların yanında küçük düşürmek. Fakat baş başa kalınca konuştuğumuz vakit dünyanın en iyi insanı dersin ve bu herif devamlı başımıza dikiliyor ve devamlı bizi imtihan etmekle meşgul. Ayrıca bağırıp çağırmasıda cabası sabretmekten başka yapacak hiçbir şet gelmiyor insanın elinden. Sizin ırada a.tğmlere yapılan muamele nasıl iyimi. Burada yine her hafta nöbet geliyor esasında gelmemesi lazım ama ona da eyvallah diyoruz. Buranın gazilere nazaran iyi bir tarafı biraz daha sosyal imkanı fazla oluşu ve PTT nin devamlı çalışması, 15 günde bir evle görüşüyorum. Burada yakıt sıkıntısı olduğu içi kaloriferler bazen yanıyor bazen yanmıyor yanmadığı zamanlar vicks sürerek durumu idare ediyoruz.

Ömerciğim bu arada yeni yılını ve kurban bayramını candan kutlar yanaklarından öperim.



Kardeşim Burhan

11 Ocak 2017 Çarşamba

Ömer'den Annesi ve Babasına





Kreuzlingen 9 Kasım 70


Kıymetli annem, babam

Bir hayli önce yazmış olduğunuz mektubu kardeşlerimin mektuplarıyle beraber ancak bugün alabildim. Daha sonra yazdıklarınız da herhalde bugünlerde gelir, çünkü artık postada mektup gecikmesi kalkmış. Ben size diğerlerini beklemeden yazıyorum.

Diğer mektubumda bahsettiğim konulardan başka bahsedecek birşey yok. Evden dışarı ancak Fabrika'ya gitmek için çıkıyorum. Soğuktan değil, bahsettiğim sebepten. Gerçekten havalar çok iyi gitti fakat dün bozdu. Herhalde bundan sonra da düzelmez.

Yazdığınız adrese çok teşekkürler. Ancak, bugün araştırdım, buradan epey uzak. Gitmek için 3 defa tren aktarması yapmak gerekliymiş. Neme lazım, Dimya'ta pirince giderken evdeki bulgurdan olmıyayım. Ev sahibi, şimdi orada kar vardır diyor ve yine selam söylüyor.

Nihayet, 2 haftadır Pazartesi akşamları Köln radyosundan haberleri dinliyorum. Ben, Bursaspor'u bu hafta Beşiktaş'la oynıyacak tahmin ederken, P.T.T.'yi 2-1 yenip liderliğe yine yükselmiş bile!
Henüz hasta olmadım fakat Kolera aşısı oldum. Ellerinizden  öperim. Selamlarımı iletin.



Ömer

6 Ocak 2017 Cuma

İki arkadaş arasında








4/2/1966


Ulan Ayı!

Ölümümü ilan eden gazeteyi mi göndermem lazım iki kelime yazman için? Aşk olsun be, hadi diyelim işin çok, mektubuma hemen cevap veremedin. Fakat ne  bileyim iki buçuk ay geçti aradan. Kart gönderiyoruz, tekrar gönderiyoruz. Bana mısın demiyorsun?

Ne inek adamsın be! Kalkıp gönderdiğim kartı tabakhaneye bok yetiştirir gibi ne diye bizimkilere gösterirsin?

Biliyorsun bu arada ne vaziyetler oldu. Peder şimdi zannedecek ki devam ediyor burada!


Ulan inek, biz dedik ki yıl başımızı bedavadan geçirelim, sen burnumuzdan getirdin. 




5 Ocak 2017 Perşembe

Sevgi'den Filiz'e











Burhaniye
13.12.963

Canım Kardeşim
                
Sana bu satırları nasıl içim yanarak karalıyorum bilemezsin. Zaten kaç kere kalemi aldım ve tekrar bıraktım. Bilemezdim bu şartlar altında bu biçim yazmayı ama ne yaparsın kader. Onun önüne kimse geçemez.
                
Filizciğim başın sağolsun. Allah başka bir acı göstermesin. Üzüntünün büyüklüğünü biliyor ve sana hak veriyorum. İnan duyduğum zaman her şeye, herkese isyan ede ede ağladım.
               
Dünde bir gün evvel mevlidi olduğunu yine gazetede okudum. Biz ilk defa ya 15 ya 16 Kasım'da Milliyet'te "Kahraman Pilot" başlığı altında okuduk bu elim haberi. Ondan evvel hiç haberimiz yoktu. Olaydan ne kadar zaman geçtiğini de bilmiyorduk. Onun için içimiz acı dolu .....'ya yazıp haber beklemeğe koyulduk. İnanamadığım için sana bir şey yazamıyordum.
                
Evet Filizciğim ilk defa okuduğum zaman ağlıya ağlıya Kemale bu muhakkak isim benzerliğidir bizim Salihimiz olamaz diye bağırıyordum.
               
Ne çare evvelsi günün gazetesi beni de inandırdı.
               
Filiz inan deli gibiyim çaresizim. Şu anda senin yanında olmak en büyük dileğim. Her zaman seninle dertlerimizi paylaştık. Şimdi de öyle olsun istiyorum. Arzu ediyorsan buraya gel Filiz. Sana hemen Kemal enişten hem de ben  bir abla olmak teselli vermek seni avutmak istiyoruz. Direkt olarak otobüse binip bize bir telgraf çekmen yeter. Ne olur tereddüt etme, sana bütün samimiyetimle  rica ediyorum.
               
Filizciğim annene de yazmak isterdim ama satırları göremiyorum. Ona da baş sağlığı diler ellerinden öperim zavallı Necla ablacığım.
                
Temiz kalpli Filizim başka bir şey yazamıyorum.
                
Burada son verir .....zin ve senin hasretle gözlerinizden, dedenin, anneannenin, annenin ve babanın hürmetle ellerinden öperim.
                
Seni hasretle bağrıma basacağım günü bekliyorum




Kardeşin Sevgi