9 Eylül 74
Sevgili arkadaşım Ömer!
Gözyaşartıcı mektubunu okuduktan
sonra bir süre düşündüm ve senin içinde bulunduğun ortamı, bilmediğini sandığım
bazı olaylarla birleştirince satırlarında ne denli haklı olduğunu, bu arada
benimde ne denli haksız bir durumda kaldığımı apaçık anladım.
Evet Ömer, gerçekten ben seni
unutmuş ve hayırsızlık yapmış değilim. İster inan, ister inanma ben sana
ağustos ayının ortalarına doğru uzun bir mektup yazıp, Menekşe Oteli Bolu diye,
aynen senin verdiğin veya tarif ettiğin adrese göndermiştim. Anladığım kadarı
ile bu mektup senin eline geçmemiş. Şener buradayken ona'da sana yazdığım ve
bir haber alamadığımı söylemiştim. Gidecek veya mektup yazacak olursanız,
Ömer'in bana yazmasını söyleyin demiştim. Bu arada her hafta size gidip
annenden seni soruyordum. Sizinkiler Öner'den ve senden gelen haberleri bana
söylüyorlardı. Valla Öner'in ne yaptığını ne ettiğini senin ne yapıp ettiğinden
daha fazla biliyordum. Sözlerinin doğruluğunu eve geldiğin zaman veya yazdığın
zaman sizinkilerden check-up yapabilirsin. Bolu'ya gelmediğime gelince, açık
konuşayım bu herhalde pek kolay olmazdı. Sizinkiler gittiği zaman (ilk olaylar
sırasında) araba dolu olarak gelmişlerdi. Daha sonra'da kendi başıma bir imkan
yaratamadım. Birkaç kişi benimle beraber gelmeyi kabul etseydi inanki gelirdim.
Fakat herkese denize girmek cazip geldiğinden, bende yalnız başıma Bolu'ya
gelmeyi bir külfet kabul edip denizi hafta sonu tatilimde (unutmaki bütün hafta
o sıcaklarda işin başında çalışıyordum) tercih ettim. Birazda her hafta nasıl
olsa bir dahaki hafta izin verirler, gelir düşünceside yerleşmişti. Ancak şunu
gayet iyi biliyorum ki senin bulunduğun durumda, şimdi ne söylesem kendimi
temize çıkarmaya yetmeyecek. Artık içtenliğime ve arkadaşlığıma güvenirsen bana
inanabilirsin.
İşte böyle Ömer, günler geçiyor
yazda bitti sayılır. Seni ne zaman salıvereceklerini sormak kanayan bir yaraya
neşter atmaya benzeyecek. Umarım, çektiğin sıkıntılı günleri eve döndüğün zaman
acı-tatlı bir hatıra olarak anımsarsın. Yaşantı boyunca insan her şeyin daha
beteri ve kötüsünü düşünerek, kendine bir iyimserlik payı çıkarabilmeli, yani
biraz Polyanna'cılık oynamalı. Bilmem ne dersin, seni çok sıkılmış ve ezilmiş
olarak tahmin ediyorum. Ama vazife büyük olduğuna göre sonuna dek sabretmen
gerek. Gerçi benim askerliğim nasıl geçecek bilinmez ama şunu söylerim ki hayat
yalnız askerlik değildir.
Dileğim, mutlu günlerde, az
sıkıntılı ortamlarda günlerini doldurup aramıza kısa bir zamanda
katılabilmeniz.
Sevgi ile...
Yücel
Not: 10 gün izne çıkmıştım. Bu
sabah geldim ve senin mektubunu okuyup hemen cevap yazıyorum. Umarım kazasız
belasız eline geçerde benimde yüzümü kara çıkarmaz.
Selam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder