16.7.1941
Vasfım.
Göndermiş
olduğun mektubu aldım. Sevindim dersem yalan. Çünki hayret ettim. Öyle şeylerden
bahsediyorsun ki yolculuğun ne demek olduğunu bilmeyen bir insan okusaydı belki
yolculuk etmeğe kalkardı. Halbuki ben zavallı her gün yolculuk ede ede bıktım. Hemde
boğazın yolculuğumu? Biz şimdi vapurun orta kamarasında değil güvertede
oturuyoruz ne güzel hava ne manzaralar seyir ediyoruz. Bilmem neden bu sene her
seneden fazla boğazların canlı dolayısıyla vapurumuzda öyle bu yolculuktan
bahsetmeyeceğim. (SENİN GİBİ)
Vasfı
4 seneden beri birbirimizi tanıyoruz. Nasıl bağlarla bağlı olduğumuz malum,
hayır diyecek olursak yalan söylemiş olacağız. Hem de Vasfı sen ne diye bana
inanmak istemiyorsun değil mi? İşte bunda yanıldın oğlum. Ben senin yaptığın
bütün manasız, münasebetsiz hallerine kızacak yerde çocukluğuna vererek seni af
ediyor ve akıllanman için dua ediyorum. Fakat bu beddua değil yanlış anlama.
Vasfı
bana oranın resimlerinden göndermişsin. Ben senden resim istemedim. İstesem de
boşuna zahmet etme, hem de ben öyle şeylerden anlamam malum ya köylüyüm. Mesela
Adana'nın köprüsü taştanmış ben onu eskiden bilirdim. İnanmam diyemi resmini
gönderdin. Fakat seni ben baştan çıkarmadım bana iftira etme.
Şefimiz
gene bir ay izin aldı. Biz serbest kaldık işim hiç yok. Canımda alay istiyordu.
Sana böyle şeylerden bahsettim. Elbette bunu okuyacak zaman bulursun. Olmaz mı?
Cebine kor sokağa çıkarda okursun olmaz mı? A. Vasfı orda okuyamazsan gelirken
trende okursun olmaz mı hem de vakit geçirirsin anladın mı?
Vasfı, dişimi uzun zamandan beri ihmal ettim. Ağrı
yapmaya başladı. Bugün Anjel'deyim. Kızın bir hayli müşterisi var. Bilmem neden
sen gideli beri buraya hiç gelmek istemedim. Bu günde geldiğim halde seninle
konuşmak için yandaki küçük odaya girdim. Şu satırları karalarken kim geldi
bilir misin? Hani bir gün seni evden Leyla hanım gelip çağırmıştı ya, o geldi. O
zaman gayri ihtiyari senin yokluğunu başka bir şekilde hissettim. Ve çok kalma
çabuk gel diyeceğim. İki ay filan anlamam, zaten kaç ayımız var ki? Sen iki
aydan fazla kalacaksın ben onu anlamam zaten. Baban sana yazmıştı ki burada
oturamazsan gene İstanbul'a gidersin. Orada evimiz duruyor. İşte şimdi sende
gelmenin çaresine bak. Seni çağırmam biraz erken oldu amma ise. Bu sözümün
cevabını isterim. Erken istiyorum geç mi?
Vasfı
yedek subay gene İstanbul'a geliyor. Haberin var mı? Bir yerde duydum. Bilmem memnun
olacak mısın? Bunlar arasında birde ölüm haberi vereceğim ki, kim öldü
söyleyeyim mi? Viktorya, büyük çocuğu da çarpılmış. Yeni doğan çocuğu kaldı. Kocasına
haber vermemişler, zavallı. Mektubuma nihayet verir romanın yarısını beklerken
gözlerinden pus etmiyeceğim dudaklarından öperim diyeceğim.
Hilmiye
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder