5 Haziran 2017 Pazartesi

K. Beyiç'ten Nuri'ye




19 Temmuz 1961

Kardeşim Nuri,

Bedriye Hanım'dan aldığım bir mektuptan anladığıma göre "İktisat ve Maliye Mecmuası" benim yazıyı, 1,5 ay kadar önce ona yollamış.

Bu yazıyı alıp bizim mecmuanın yayın bürosuna verir misin? Çok teşekkür ederim.
Burada korkunç sıcak var. Çalışıyoruz.

Senin için ICA de burs imkanı aradık. Şunlar var: Bizim fakülteden ICA ye bir yazı yazdır, seni aday olarak teklif etsinler. Biz buradan heriflere söyleyip dolgunca bir burs çıkartırız.

O kadar iyi okuyan şıklar, seni Planlama dairesinin yollaması. Bu taktirde bu dairede gelecekte çalışman gerekir. Bence fakülteye bağlı olarak gitsen sonra gelince burada çalışsan daha iyi olur, bana öyle geliyor.

Ben yakında geleceğimi sanmıyorum. Haberlerini beklerim.
Selamlar ve sevgiler.


K. Beyiç

29 Mayıs 2017 Pazartesi

Meçhul Asurlu'dan Arkadaşına







Reşit Galip Cad.
Fıskiye So. Çelik Ap.
7/B 06700 Küçükesat
Ankara

4 Mayıs 1991



28 Nisan akşamı saat 10.00 doğru Ankaraya vardım. Bu haftasonu Capadocya'ya gitmeyi düşünüyordum. Ama Can bir sonraki hafta sonu beraber gidebileceğimizi söyledi. Herhalde haftaya gideceğim. Beraber baktığımız o teknik ingilizce sözlüğü eğer almamışsan, istersen satın alma onu. Çünkü arkadaşlarla görüştük onlar beraberinde götürmeyi düşünmüyorlar. Belki ABD'de teknik ingilizce-ingilizce bir sözlük alırım. Hem fazla yük olmasını da istemiyorum. Beraberimde götürmeyi planladığım şeylerden bazıları: çarşaf (uygun bir tane hazırlarından çok hafif olsun); mevsimlik takım elbise, ceket-pantolon farklı olacak; kışlık bir ceket, deri mont, 2-3 pantolon, 2 ayakkabı, kazak, birkaç iç çamaşır-çorap, kravat, bunların en iyi kalitelilerinden almak istiyorum. ABD de bu gibi şeyler çok pahalıymış. Mesela ayakkabı İtalya dan gidiyormuş oraya ve çok pahalıya satılıyormuş. Jeans-spor ayakkabıları-eşortmanlar-elektrik eşyaları ucuzmuş. Sen yukarıda saydığım şeylerin en iyi kalitelerinin satıldığı yerleri ve fiyatlarını araştırsan iyi olur (uygun bir vaktinde). Ben Mayısın 3. yada 4. Haftası tekrar İstanbula geleceğim. Bütün eşyalarımı ve kitapları oraya getireceğim. Orada referans mektuplarını verdiğim hocalarla görüşmem gerekiyor tekrar. Şimdi Ankara kalesi yakınında bulunan anadolu uygarlıkları müzesini gezmeye gideceğim. Bu sebeple kısa kesmem gerekiyor.

NOT: Fotoğraf makinesi için 4 veya 5 tane kadar Reno filmi. Aker'in elindeki çakıya benzer bir tane çakı gerekiyor bana. Eğer bunları bulusanız alın-masrafını geldiğimde öderim.
Ayrıca telefonda ceket alacağından bahsetmiştim. En iyi kaliteden İTALYAN stili olursa bende almayı düşünüyorum. Koyu renkli daha uygundur benim için.
Sonra tekrar yazarım.




Meçhul Asurlu

25 Mayıs 2017 Perşembe

Süreyya'ya Yarım Bir Mektup





Sevgili Süreyyacığım,

Yazmakta bir hayli geciktim değil mi? Bağışlayacağına eminim. Havadisler çoğalsın dedim ve bugüne kadar geldik. Daha nasılsınız iyisinizdir inşallah. Bizler de iyiyiz. Yalnız Hasip biraz gribi ağır atlattı. Kendiside rahatsız olduğu için olacak ağır geçti. Çok şükür şimdi iyidir.

Eh! Şöyle böyle yazda geliyor. Gerçi pek sıcak yok ama umutluyuz. Belki İzmir daha sıcaktır.
Hele bizim okulun kaloriferi de yanmıyor bozukluk dolayısıyle epeyi üşüyoruz. Okulun neresi bozuk değil ki... davalari davalar v.s. Her gün aşağı yukarı soruşturma için müfettişler geliyor.


Sema - Aynur olayı mahkemeye intikal etti. Bir defa mahkeme olmuş, şahitlerin dinlenmesi için başka güne bırakılmış. Sema'nın şahitleri birisi olayın içinde olmayan içinde olmayan yani öğlenci arkadaş hani siz varken gelen benim ......... diğeri de müdür. Ve daha başka şikayetler...

22 Mayıs 2017 Pazartesi

Arkadaşından Gültekin'e







Ankara, 3/7/1950



Kardeşim Gültekin,


Ankaraya gelişimden beri hep hatırımda idin. Fakat şimdiye kadar bir kerecik olsun yazamadım, zira çok meşguldüm. Senin affına güveniyorum...
Diploma projeleri ne oldu. Kimler kazandı. Kaybeden veya iştirak etmeyen oldu mu? 3 günlük imtihanlar nasıl geçti? Sualler nelerdi? Bizim Şapşal, Arabacı, Erol ne yaptılar? Sen ne yapıyorsun? Gıyaben mezuniyetini tebrik ederim... (haberini almağa lüzum yok ki..) erdem ne yapıyor? Onu da tarafımdan tebrik etmeni rica ederim... (ayni sebepten..)
Efendim ben sıhhatteyim. Gerçi ilk günlerim biraz zor geçiyordu. Fakat mektep hayatına intibak ....... nispette sıkıntımız zail oldu, ve günlerimiz sür'atle geçmeye başladı... Bizim ........ den benden başka Gelin Nejat, Tıfıl Abdullah, Sani (asistan) ve Leon Tıngır var. Bir de bizden 1 sene evvelki mezunalrdan Kemal Tangıt'la Süleyman Hısım buradalar...
Haftada bir Cumartesi öğleden sonra ve Pazar günleri şehre çıkıp geziyoruz. Benim en çok sevdiğim yer Gençlik Parkı'dır. Muazzam havuzunun etrafındaki kanapelerde oturunca, insan kendini Boğaziçinde zannediyor, zira orada kayıklar, motorlar da var... Bir dereceye kadar o kadar özlediğim İstanbul havasını yaşayabiliyoruz. Sağolsun orasını yaptıran... ikinci derecede gidilebilecek bir yer de bizim Holzmeister'in yaptığı Güven Parktır. Orada da küçük ...... bir havuzla, etrafında kanapeler ve birçok ağaç vardır... Akşam  üstü de serinde Bakanlıklara doğru şöyle bir uzanıyoruz mektebe dönüyoruz... Havalar oradan sıcak değil.
Senin de önümüzdeki devreye gelmek fikrin var mı? Benim bu husutaki fikrimi almak istersenbir an evvel yapmanı tavsiye edeceğim. Mamafih sen yine düşünceni bana yazıver.
İstanbulda iken oranın kıymetini bil... Biz sömestr tatili münasebetiyle 29 Temmuzda buradan hareket edeceğiz. 13 Ağustos'ta da tekrar Ankaraya dönmüş olacağız. Şu halde önümüzdeki hafta içinde ve en geç 25 Temmuza kadar mektubuna intizar ederim... Yukardaki de mümkün olduğu kadar tafsilatlı olarak cevap vermeni rica ederim.


Sevgi ve selamlar

Gözlerinden Öperim

18 Mayıs 2017 Perşembe

Ablası Perihan'dan Ulvi'ye








6-2-974


Sevgili Ulviciğim

Mektubuna biraz gecikerek cevap veriyorum. Günler kederli veya neşeli nasıl olsa geçip gidiyor. Allah geride kalanlara sıhhatli uzun ömürler ihsan etsin. Mukadderin vakitsiz gidişi beni kederlere boğdu. Ne de olsa uzun seneler iyi günlerimizde olmuştu. O başkasının kocasıda olsa bunu hiç bir zaman istemezdim. Allah rahmet eylesin. Meleğinki de bu şekilde olduğu için çok üzücü Allah taksiratını affetsin ne oldu ise Tuğrula oldu onun acısını hiçbirimiz duyamayız. Ailede ki kederler bunlarla bitmiş olsun. Allah babanla birlikte hepimize uzun seneler sıhhatli ömürler nasip etsin inşallah.

Sen daha oralarda mısın daha işler düzelmedi mi bunada ayrıca çok üzülüyorum. Vildanın muvaffakiyetiyle de çok iftihar ediyorum. Şimdi herhalde Ardanın yanındadır. Allah kavuştursun.
Burada (Depremden) çok korktulu günler geçirdik Allah korudu bizim taraflarda bir şey olmadı ama epeyce sallandık. Ulviciğim sana iyi günler diler gözlerinden yanaklarından öperim.


Ablan

Perihan


15 Mayıs 2017 Pazartesi

Güler'den Gürol'a















Gürol,

Yazıma başlarken evvela son derece kinayeli ve alaylı fikirlerinden dolayı teşekkür edeceğim. Benimle bir arkadaşlığın olmasa beni bu kadar kırmağa ve hakaret etmeğe bir sebep olabilir mi?
Sana bu yazımı her zamankinden daha açıkça yazacağım. Yırtık, karalanmış kağıdın da manasını gayet iyi anlıyorum. Eğer bu yazınla arkadaşlığımızın sona ermesini ima etmek istediysen yani muradın öyle idiyse ......... yazmana hiç lüzum yoktu. Senin bana karşı olan ufak bir ilgisizliğinden anlardım.
Bu yazıdan sonra seninle ilgileneceğimi, seninle konuşmak için can atacağımı ümit ediyorsan aldanıyorsun. Bunları yazarken ne kadar zalim bir zihniyete sahip olduğunu hiç düşündün mü? Bundan önceki münakaşalarımızdan, kırgınlıklarımızdan dolayı üzülmeğe değmiyeceğini, senin bunları taktirden çok uzak olduğunu bildiğim halde günlerce üzülmüştüm. Nitekim şimdide bu yazını okurken birden ağlamaya başladım. Birgün gelip senin için yaptıklarımın ne kadar boş, manasız şeyler olacağını düşüneceğimi hatta güleceğimi bile bile hala ehemmiyet veriyor, üzülüyorum. Belki bu yazını yazmamış olsaydın ayın onuna (10) kadar sana gelebilirdim. Her şeye rağmen zaten arkadaşlığımızda benim bütün kabahatim sana sempati duymuş olmamdır. Benden küçük olmana rağmen sana, kimseye karşı duymayacağım bir bağlılık, yalınlık, sempati duymuştum. Bunu sende pekala hissediyorsun. Senin bu kadar anlayışsız olmana imkan yok Gürol. Olsa olsa bu mektubun bir maksatla yazılmış olabilir. Ben sana hiç bir zaman naz yapmadım. Sun'i yapmacıkta olmadım. Yalanda söylemedim. Şu anda bütün üzüntüm geçti. Senin yaptığın fedakarlıkları taktir etmekten ve yalnız bana alaylı, kinayeli sözler söylemekten başa kalkmaktan zevk aldığını düşünüyorum. Şu son günlerde bile babamla aramda tekrar uçurumlar açmanın, kardeşlerimle devamlı münakaşa yapmamın, senin için hiç de değer şeyler olmadığını düşünüyorum. Zarar yok sen taktir etmesende ben hareketlerim .............................. Gürol.
Evet etrafımda pervane gibi erkekler çok dolaştı. Hala da dolaşıyor. Eğer ben sana vermiş olduğum ehemmiyeti beni hakikaten sevenlere vermiş olsaydım durumum daha başka türlü olurdu. Süloyu başa kalkıyorsun. Evet beni pek çok sevmişti. Ve ben o zaman küçüktüm yalnız, sen şunu iyi bilki bir erkeğin bir kızı sevmesi ilgilenmesi, o kızla bir arkadaşlığı olmuş olmasına delalet etmez. Sabri de benimle çok ilgilenmişti. Okula giderken, otobüste, yolda şehirde ve burada birçok kimseden ilgi gördüm ve beni devamlı rahatsız ettiler. Sana bunları hesap vermek mahiyetinde yazmıyorum. Yalnız sen mektubuna yazılacak kadar mühim adeddiğin için cevap veriyorum. Sana bunları Kemal'in söylediğini de biliyorum. Yakalanmamızdan onun ne kadar memnun olduğunu ve benden intikam almak istediğini sen anlıyamadın mı? Tabi ümitleri suya düştü.
Son iki senedir kendini sevemiyeceğimi iyice anladı. Ve bana düşman kesildiği için sana onları anlattı. Yıllarca beni katiyen unutamıyacağını tekrarladı durdu. Ve şimdi hisleri rencide olmuş vaziyette benden intikam almak istiyor.
Gürol senin beni iyi veya köyü tanımış olmanın artık benim için hiç ehemmiyeti yok. Kimseden çekinmiyorum. Sende bana düşman kesilir her şeyi anlatabilirsin.
Sana inanmış olarak kendimden ailemden her şeyden uzun uzun bahsettim. Ayıp olduğu halde o eve girip bir çok defa telefon ettim. Ve birçok kimseler göre göre sana koştum. Ve üstelik gene görülüp herkese ilan olunduktan sonra seninle konuşmaktan gene vazgeçmedim. Bütün bunlara rağmen sen gene anlayışsız davranıyor ve beni suçlandırıyorsun. Sana gelmemin sebebini birçok defa izah ettim. Bildiğin halde nasıl öyle şeyler ..............yorsun.
Senin bu mektubu yazmandaki maksadın benimle bozuşmak için olabilir. Hiçbir zaman seninle konuşmak için sana yalvaracak değilim. Zaten bu acaip münasebetin bir son bulması lazımdı. Sana birçok defa ayrılmayı ben teklif ettiğim için kabul etmemiştin. Şimdi senin teklifini memnuniyetle kabul ediyorum. Artık senin bana yazdığın son hakaretlerden ve benim yazılarımdan sonra tekrar bir konuşma düşünülemez.
Gürol şunu iyi bilki seninle olan arkadaşlığımızdan, açık saçık hareketlerimden katiyen pişman değilim. Benim yalnız temiz bir sempati duyduğum içinde o hareketlerim. Tabii seninle bu hususta farklıydık.
Hiçbir zaman seninle arkadaşlığımızı derin derin düşünmedim. Gayet tabii sonu yoktu. Öyle olduğu halde sana büyük bir yakınlık duymuştum işte. Şimdi yalnız şunu düşünüyorum. Hiçbir zaman gece sokakta kalmayız, babamla, kardeşlerimle, anamın  açılmasına, en ehemmiyetsiz insanların bile diline düşmenin ne kadar saçma, akılsızca bir şey olduğunu, hele bunların senin için yazıldığını düşünüyorum. Deymiyeceğini düşünüyorum.
Gürol bundan sonra beni daima KÖTÜ bir insan olarak hatırlayabilirsin.


GÜLER 

12 Mayıs 2017 Cuma

Annesinden Gürol'a









Uşak
7.1.1963




Canım evladım, biricik oğlum benim.

Sana çoktandır mektup yazamadım, keşke şu telefon konuşmaları olmasaydı, insan telefon edince yazamıyor ki mektup yerine de geçer, halbuki mektup yazmak daha iyi herhalde insan daha iyi dertleşip, bir çok havadis verip alabilir, fakat mecburen telefon tercih ediliyor. Kim bilir belki de insan sevdiklerinin sesinide işitmiş olmak için.
Canım evladım bende işte böyle sık sık telefonda konuştuğumuz için olacak pek sık mektup yazmıyoruz.
Canım evladım seni o kadar özledim ki bilemezsin. Geleceğin günleri iple çekiyorum. Nasılsın evladım derslerinin çokluğunu ve ağırlığını düşündükçe çok üzülüyorum. Allah san yardım etsin. Sana zihin açıklığı ve bol şans versin çocuğum.
Gürolcuğum sen belki gülersin amma sana bir tavsiyem var. İmtihanlara girince cebine 2-3 tane kesme şeker koy. İmtihan müddetince yavaş yavaş ağzında, şeker erirken beyine giden damarlar daha iyi çalışırmış ve bu şekilde beyin daha güzel çalışırmış. Ne olur Gürolcuğum bunu yap. Hatırlarsan sen ilkokul imtihanlarına girerken ben sana hazırlar cebine koyardım, hatta her birinede 3 kulvuallah okurdum hatırladın mı?
Canım evladım Cumartesi günü ..... babanla İzmire gitti. Babanın orada bir işi var. Şirkete ait Ankaradan yolladılar. Herhalde Perşembe akşamı döner. Sibel'in Şubat 2 de tekrar ..... var. İnşallah o zaman hep bir arada oluruz. Sen inşallah bu ayın 15 inde geliyorsun değil mi hayatım? Bakalım Sibeli baban buraya getirmeye söz verdi. İnşallah sıhhati iyi olur da kısmet olur. Zira zavallıcık o kadar ihtiyarladı ki üstelik kalp durumu da pek iyi değil. Çok sıkıştırıyor zavallıyı. Annem desen o da öyle üstelik onun ki daha vahim. Artık allah acısın. Ben sana bir şey söyleyeyim Gürolcuğum. Zavallı Fofo dayının durumu beni, annemi ve babamı mahvetti. Ne onlar toparlayabiliyorlar ne de ben. Baban Fuatın şimdi çok iyi olduğunu vaziyetininde çok iyi olduğunu söylüyor amma ben bir türlü inanıp rahat edemiyorum.
Fofo dayın öyle bir insandır ki onu anlamak çok güçtür. Bir kerre son derece mahzundur. Ayni zamanda şu meşhur palyaço (operası) vardır onun gibidir. İçi kan ağlarken, yüzü güler. Hemde öyle güler ki karşısındakini de öyle güldürür ki üzüldüğünü ve iç dünyasını kimseye hissettirmemek için adeta debelenir durur. İşte dayın o zaman çok bedbaht ve üzgündür Gürolcuğum. Babanın anlattığına göre sizi bir hayli güldürürmüş. Onun için çok üzüldüm Gürol. Allah ona acısın. Onda o akılsız karı varken, bu çocuk nasıl toparlanacak bilmem, ancak Allah yardım edebilir. Bütün ümidimiz yalnız orda kaldı artık.
Canım evladım insanların hali hiç belli olmuyor. Onun için insan hayatta her şeye göğüs germesi için kuvvetli olması lazım, yani hazır olması lazım. Allah kimseyi darda sıkıntıda bırakmasın. Fakat Gürolcuğum için istikbalini sağlam kurmak ve garantiye almak için gençliğinde kadın olsun erkek olsun çalışmak ve elinden geldiği kadar gayret etmek. Sonrasını tabii Allaha bırakmak lazım.
Sende evladım hayırlısıyla şu Üniversiteyi bir bitirsen hayatım. Ondan sonra oh ne güzel rahat ederim. Bak Semih dayın bir arkadaşı ile bir şirket kurdu firma açtılar Allah yardım ederse yakında büyük işler yapacaklar. Az bir zaman geçtiği halde İzmirde sivrilmeğe başladılar. Zavallı diğer kardeşciğimde içler acısı. Aradaki farkı görüyormusun evladım. Fakat şansta lazım haklısın, fakat şansada yardım etmek şart Gürolcuğum. Alla emanet senin şansın da var evladım. Ne ise gelince uzun uzun konuşuruz hayatım. Beni hiç düşünme. Nesim H ... Güner H beni hiç yalnız bırakmıyorlar. Ara sıra oyunda oynuyoruz. Nesim H. aramız çok iyi. Babaannenin ellerinden öperim, hasret ve sevgi ile kucaklar güzel gözlerinden pek çok öperim canım evladım.
Gürolcuğum ne olur hiç ama hiç bir şeye üzülme.

Seni pek çok seven ve özleyen annen...    

11 Mayıs 2017 Perşembe

Yücel, T. ve Oktay'dan Ömer'e










Sevgili kardeşim Ömer!


Mektubunu alalı birkaç gün geçmesine rağmen bizim inekleri bir araya toplayıpta sana cevap yazmak henüz mümkün olmadı. Ama benim mektup yazma konusunda ne derece telaşlı ve iştahlı olduğumu bildiğin için hele ben şöyle bir başlıyayım dedim, nasıl olsa sonunu getirirler. Klasmanda kaçıncı sıraya gireceğini bilemeden ve o mutlu sayıya vasıl olmak için herhangi şikeli bir yol düşünmeden yazıyorum kardişim!
Sen her ne kadar oradaki hayatını ızdırap verici olarak nitelendiriyorsan da ben şahsen buradaki monoton yaşantımızı, parasızlık-şanssızlık-kabızlık-sefalet ve bilumum rezaleti göze alarak değiştirmek için hazırım. Sen gideli beri burada hiç bir değişiklik olmadı Ömer. Gene ayni Emirgan, aynı çevre, aynı deniz. Deniz akar bizler bakar. 22 senedir baktığımız gibi; son günlerde iyi lüfer çıkıyor, sahilden epeyi tutuyorlar, bende geçen gün kör bir tane tuttum. Ha her şey ayni derken yalan söylemiş olmayayım, ayni olmasına ayni de sadece biraz KOLERA'lı. Bir de bu dert çıktı başımıza, herhalde ................ 10 gündür salgın var, elli kişi kadar mort, hepimiz tekrar aşılandık. Belki sana da bu mektupla beraber birkaç tane koleracık gönderiyorumdur, tabi kaçak ve pasaportsuz olarak!
Bizim imtihanlar sonra erdi, fakat bu son dönemde hiç ders verdiğimizi zannetmiyoruz. Ama pek üzülmüyoruz nasıl olsa battı balık düz gider. Okul aynı ikisinde açılıyor. Şu an bomboşuz, geçenlerde Gülgün'e ikinci kez gittim keşke gitmez olaydım. Okul çıkışında bir çocuk daha bekliyordu benim üç beş metre yanımda bizimkide çıkınca beni filan görmeden direkt ona gitti, tabii biraz çöktüm. Bu hafta Meltem'le filanda kavga ettim yani durumlar bombok. Geceleri Baltalimanda çocuklar "Big" diye bir klüp açmışlar ender'le gidiyoruz, ortaklaşa poker filan çeviriyoruz. Epeyi gırgır bir yer, her gece kapıda bir iki araba filan var. Bazı seanslara yüklü herifler geliyor, epeyi para dönüyor. Ahmet 100-200 liraya kılıç açıyor, işleri bir azıttı sorma. İki de ibne var, arabalı filan onlarda gelip gidiyorlar, oldukça şamata ve anormallik var.
Bugünlerde bende pek formda değilim herhaldeki sermaye'yi çabuk tükettim. Şu an içimden sana küfür etmek bile gelmiyor-ne kibar çocuğum değil mi?- şimdi saat sabahın 10'nu, benim uykum kaçmıştı, biraz erken kalktım, fırsattan istifade sana senin deyiminle iki satır karalayayım dedim. Şimdi de Ender'e telefon edip uyandırayım. Belki sonra tekrar devam ederim. Hadi şimdilik viderzen (!) kızmazsın di mi herhalde!
YÜCEL

N'aber lan !!
Biz iyiyiz, senin de iyi olmanı Hades'ten dileriz. Doğrusunu söylemek gerekirse burada fazla enteresan şeyler cereyan etmiyor, anlatmaya değecek... zaten bu kalem de kötüymüş, insanda yazma zevki bırakmıyor. Ben bu arada ikinci sınıfın borcunu geride bırakıp, üçüncü sınıf imtihanlarına devam ediyorum. Neyse, kalem bulduk; devam...
Mektubunu henüz okumak bahtiyarlığına eriştim. Durumuna fazla gıpta etmiyorum, ama seni tahkir etmek gayesiyle değil. Zira benim misafir alman (Sigrid) beni yabancı tufalardan fena halde soğuttu. Şu sıralarda varsa yoksa Türk tufaları diyorum. Fakat buy ne kadar devam eder, bilemem.
Orglar ve bilhassa Hammond'lar hakkında verdiğin kısa bilgiye çok teşekkürler. Bu bilgilere bazı tafsilatlar ilave edebilirsen ve bu arada bazı katalog veya benzerleri toplayabilirsen çok memnun olacağım.
Burada günler pek zevkli geçmiyor. Fakat verilecek son haber... sen gittikten ve Şinasi faaliyetlerini azalttıktan sonra şu anda Emirgan'ın en havalı ve zamp çocuklarının Ender puştu ile Yücel eşşoğlueşşeği olduğu kamu oyuna açıklandı.
Her şey gönlünce olsun.

T.

(SOL TARAFTA YAĞLI BİR KISMA ATIFTA BULUNARAK)
Börek parçasının yeri istersen YE!
Taze taze koyduk valla!

Selamın aleyküm
Ömer efendi!
Ne demişler? Tencere dibin kara senin lekeler benden kara. Lekelerinden ne haber? Herkes o kadar çok şey yazdı ki bana yazacak bişey kalmadı büyük bir boşlukla şki buçuk satır karalamağa gayret ediyorum. Her neyse bu kadar yazdığıma şükrediyorum. Bütün iyi günler senin olsun. Selamlar.

Oktay

Sevgili kardeşim, naber ulan iyimisin. Orda parasız kaldığını yazıyorsun, ne kadar lazımsa yaz da gönderelim ..... Ayıpsın yani, arkadaşlık siyah günde belli olur.

Abi burası bıraktığın gibi değişen hiç bir şey yok, sadece şu son günlerde tufa işlerimiz iyice hızlandı. Bu arada senin sayıyı kutlar, sana daha.....

9 Mayıs 2017 Salı

Kocasından İsmet Özmaya'ya (üçüncü mektup)







3 Temmuz 1972
LENSBURY CLUB
BROOM ROAD
TEDDİNGTON
MIDDLESEX

Canım Canım İsmetciğim,

Bugün Pazar, sencede malum en çok sıkıldığım gün, havada yağışlı olduğu için dışarı çıkamadığımdan oturup bu mektubu yazmaya başladım, şu anda hiçbir şey düşünemiyorum aklıma geldikçe yazacağım, artık ne zaman biterse postalarım. Dün sana ve amca beye bir mektup yolladım, herhalde almışsınızdır. Burada hava yine günlerdir soğuk ve yağışlı zaten geldiğimden beri ısınmadı sözde temmuzdayız bilhassa binanın içi soğuk, kaloriferleride yakmıyorlardı bugün ... kaloriferi yaktılar, güneşi gördüğüm zaman dışarı çıkıp güneşli yere oturuyorum, işte o zaman biraz ısınmış oluyorum. Bu sabah kahvaltıdan sonra banyo yaptım, anlayacağın gibi sabunlandım, bizim kata bakan kadından büyükçe bi su kabı istedim ve buldu, bu sefer rahat su dökündüm. Yaptığım banyo şekli pek cazip olmadığından haftada bazen on günde yapıyorum, çamaşırlarım kirliyse yıkatmaya vereceğim, çoraplarımı ben yıkıyorum, getirdiğin mendiller gelene kadar yeter belkide artar. Herhalde ben yokken çamaşır yıkama bakımından rahat etmişsindir. Saat dördü geçiyor çay saati geldi ısınmak için çay içmeye aşağı ineceğim, dönüşte veya akşama yazmaya devam ederim, herhalde sende misafir vardır. Senin çay saatinde geldi, balkonda içiyorsundur, afiyet olsun, giden yerler dert görmesin, her zaman için sıhhat ve afiyette olmanı cenabıhaktan niyaz ederim, allah seni kötü nazarlardan korusun, sen benim her şeyimsin, canımsın, kendine iyi bak, inşallah hayırlısiyle en kısa zamanda birbirimize kavuşur, geçenlerin hepsini unuturuz. Özleminden başka hiçbir şeyin seni üzmediğine memnunum, bende seni oyalamak için elimden geldiği kadar sık mektup gönderiyorum. Hasretimi gidermek için elbiselerimi koklamana teşekkür ederim, elbiselerimden başka daha çok şey vardır, ben ne yapayım elimde resminden başka bir şey yok, onu da her zaman göreyim diye koyduğum yeri belki tahmin edersin. Her mektubunda sıhhat ve sağlığım için yazdığın hususlara teşekkür ederim, içinden gelenleri yazdığın için bunları nasihat olarak kabul etmem, bunları yazman beni ne kadar sevdiğini, bana ne kadar bağlı olduğunu tek kelime ile bana aşık olduğunu gösterir, çok mutlu ve bahtiyarım, bende sana ayni hislerle bağlıyımdır, allah daim etsin, kötü nazardan korusun. Beni sorarsan hamdolsun iyiyim, yegane düşüncem inşallah dualarının neticesi gözümün biran evvel şifa bulması ve sana kavuşmaktır, allahım senin kadar saf, temiz, ve iyi kulunun duasını kabul edecektir. Valide hanıma selam eder, ellerinden öperim, her ikinizede sıhhat ve afiyet dilerim. Mektubuma burada nihayet veriyorum. Bütün akraba ve dostlarımıza selam ve sevgilerimi söylersin. Seni allaha emanet ederim, arzuladığın yerlerinden tekrar tekrar öperim benim canım karıcığım.




KOCAN

5 Mayıs 2017 Cuma

Mustafa'dan Ağabeyine







K.yaka 17.11.1976

Muhterem Ağabey

Geçen hafta 10 Kasım Çarşamba günü Kulaya gittim. Tapudaki muameleyi yaptırttım.telgrafında hasta olduğunu yazıyordun geçmiş olsun. Hastalığın geçti mi cevabını beklerim. Hepimizde hastalığına çok üzüldük. Hayırla geçsin. Kula tapusundaki evin tapusunu eski defterlerde aradım ve arattım. Cilt=19 Sahife=4 te Adile teyzeye ait çok tarla ve ev kayıtları var. Buradan tutturup mahkemeye verelim. Tapucuda öyle söylüyor. Bu defterlerde muhakkak kayıt vardır diyor. Siz mahkemeye verin ve tapunun Mahmut Mahallesi kütüğünde Hacırecepzade Adile Hanım namına kayıtlı olup varisleri Fatma Güre ve Ziya Güre intikal eder diye bahsedip hemen mahkemeye verin. Dava takipçisi Mustafa Erdil amca mahkeme tapuya yazı yazıp kayıt soracak onlar arayıp bulmaya ve cevap vermeye mecbur oluyorlar. Çünkü bu evin tapuda kaydının bulunmamasına imkan yok. Adile teyzenin Rahime ve Fatmaya bağışladığı evlerin tapuda kaydı var. Bizimkininde olması lazım. Onun için hemen zaman geçmeden mahkemeye verilsin. Siz mahkemeye verin ben takip ederim. Hemen mahkemeye verin. Eski yazı bilsem bir hafta Kulada kalsam ben evin kaydını bulurum amma buna imkan yok. Senin gönderdiğin vekalete istinaden 12 Kasım Cuma günü Mustafa Keleşle beraber tapuda ferağ verdik Altmış lira mali denge vergisi kestiler üçyüz lirada tapu muamelesinin hazırlanması için takipçiye para verildi. 150 lirası senin hisseden kesildi yüzelli lirasıda benim hissemden kesildi. Ayrıca ben aldığım paradan 130 lira birikmiş ...... vergisi varmış tahsildar istedi bu vergiyi ödedim.
Mustafa


28 Nisan 2017 Cuma

Sezen'den Anne ve Babasına








Sevgili Kamiloş, Eksoş ve Can,
seyahatimiz gayet iyi
geçiyor. İnşallah sizin
Valikonağı sefanız da iyi geçmektedir.
Hepinizin sıhhatini ve neşesinin
yerinde olması ümidiyle sevgiler ve gülücükler.


The Mark Hopkins
İnter Continental Hotel
NUMBER ONE NOB HİLL.SAN FRANSİSCO, CALİFORNİA 94108 TELEPHONE (415) 392 3434


27.11.1977


Sevgili anneciğim ve babacığım,

Dün mektubunuz elimize geçince çok sevindik. Biz program değiştirip ilk San Fransisco'ya gelince mektup bize yetişmeyecek sanıyorduk. Ne de olsa Eksoş'un postaladığı mektup hızlı geliyor!!
size ne zamandır yazmak istiyordum ama, oradan oraya koşup gezmekten hiç vakit olmuyor. Şimdi kahvaltı masasında siparişlerimizin gelmesini beklerken yazıyorum. Yarın araba ile Los Angeles'a gideceğiz. Biraz da Amerika'nın şehirlerarasını görelim dedik, uçak rezervasyonumuzu iptal edip araba kiraladık. Seyahatin bu kısmı size göre, ne de olsa araba yolculuğu. Zaten şehirler de epeyi araba kiraladık. Hasan yolları bildiği, araba kullanmayı da sevdiği için çok kolay oldu. Yarın Los angeles'te Ayşe Eren ile beraber olacağız. New York'ta da Zeynep ile beraberdik. New York'ta esas Işıl ile beraberdik, bize çok yardımı dokundu, iyi alış veriş yaptık. Son günde hindi bayramı idi, onların evinde hindi yedik, onlar da memnun biz de.
Seyahatin başında, ilk hafta, benim sıhhatim felaketti. Meşhur nezlem tuttu. Ağzım, burnum aktı durdu. O palyaço halde mecburen yolumuza devam ettik, uçaklarda millet hayretlerle bana bakıyordu. Ne ise şimdi hepimiz iyiyiz. Sizin de iyi olduğunuzu umar çok çok çok öperim.



Sezen  

27 Nisan 2017 Perşembe

Arkadaşından Semih Atlı'ya







25/12/1946

Kıymetli ve sevgili kardeşim Semih!...

Geçen hafta, size bir mektup atmıştım. Fakat; acele yazdığım için çok fena olmuştu. Kusurumun affını tekrar tekrar yalvarırım. Sizden, uzun ve havadisli mektup beklerim. Mektup yazmamın sebebi: geçen seferki mektupta yazdığım gibi, imtihanlarımızı idi. Bizim karne notlarımızı, bu taktirde aldığımız notlar, teşkil edecek. Geçen seneki gibi, gene berbat geçti. ALLAH yardımcım olsun. Bursada, havalar o kadar soğuk değil, fakat; kar daha kalkmadı. Kalkmaması bizim için daha iyi, çünkü çamur yok. Pazar günü, yerler don tutmuştui ayağı kayıp düşenleri bir görsen, gülmekten katılırsın. Şimdi, siz lapa, lapa kar yağarken, salonun başında leblebi kavuruyor ya ders çalışıyor yahutta; roman okuyorsundur. Hatta şu mektubu aldığın zaman, belki de yemek yiyorsundur. Şimdi her halde şu aciz satırları okumakla meşgul oluyor, eğleniyorsunuz gibi geliyor bana. Kış geldi, her Cumartesi eğlence tertip ediyoruz, daha doğrusu ben tertip ediyorum. Önce kalkıp hikaye anlatıyor, monoloğ söylüyorum. Ondan sonra bazı arkadaşlar kalkıyor. Memleket havaları söylüyorlar, sihirbazlık yapıyorlar, velhasıl eğleniyoruz. Bazı cumartesi, mektebin bandosu çalıyor dans ediyor ve vaktimizi eğlenceli geçirmeğe muvaffak oluyoruz. Benim kışın en çok sevdiğim sobada ekmek kızartmaktır. Şimdi şu satırları o kadar zorla karalıyorum ki, imtihanlar bitti, herkes sevinç içinde, kafam onların bağırışıyla kazan gibi oluyor. Sizde onları benimle dinleyin. Heyt 1001 roman okuyan var mı? Hişt romanı olan var mı? Aradan bir kaç gün geçince artık dersler başlar, herkes başını bile kaldıramaz. Zaten çocuklarda o günlerin hırsını çıkarmağa uğraşıyorlar...

Sinemalara gelince. Gördüğüm filmleri yazmıştım, bu Pazar göreceğimi alta ilave ederim. Derslerle aran nasıl? Gene berbat hocalar geliyor mu? Derslerle aran nasıl? Semih sakın Muzaffer gibi yapma, geçen sene ona mektuplar yazdım. Cevap alamadım. Onada selamlarımı söylemeyi unutma, yalnız Muzaffere değil, Yılmaza velhasıl tanıdığım bütün arkadaşlara saygı, sevgi ve hürmetlerimi sunarım. Bizim, yılbaşı sömestri bir olursa, ilk işim Çanakkaleye gitmek olacak. Size 22 sinde muhakkak, sömestre tatili vardır. Bursayı her halde beğenmedin. Halbuki o zannettiğin gibi değildir. Semih dolaşırken bizim ahpap, kurmay binbaşıyı görüyormusun? Beni ne kadar severdi, nerde olsa karşıma çıkardı... Semih gurbette mektubun kıymetini takdir edemezsin. Mektuplar öğlen olunca dağıtılır. Diğer arkadaşlar alır, halbuki sen ise öyle mahzun olursunki, bunu anlatamam. Kıymetini takdir edersen, mektup yazarsın. Söylediklerine göre yılbaşında kırığı olmayanlara sıla varmış, halbuki benim: fizik, cebir, geometri kırık. Anlayacağın biz mektepte kalacağız, bütün hayallerimiz suya düştü. Sinemalarda; Tayyarede: Dehanın Zaferi, Endülüs Geceleri "arap filmi" İmperio Arjantinanın filminin ismini berbat etmişler. Pazar günü, Yayla Kartalını seyredeceğiz. Bursada her Pazar, ahçıya gidiyorum, "70 Kr"la adam akıllı doyuyorum. Hatta bazen "35 kr"da yediğim oluyor. Suphi beyin adresini "bizim fizikçi" biran evvel yollaki yılbaşında kart atayım. Semih Muzafferi gör ve mektubuma cevap yazmaya tenezzül etmiyeceğini bildiğim için yazmadığımı söyle. Bizim Türkçe hocamız "Rıza Polat Öztürk" nerde? Onun gibi iyi bir hocaya şimdiye kadar hiç bir yerde rastlamadım. Ne kadar iyi idi, adresini bilsem ona uzun bir mektup yazarım. Bana yazacağın mektupta, mektepteki tanıdığım hocalardan uzun uzun bahset. Bizim Fransızcacı ve biyolojici oradalar mı? Coğrafyacı Adile hanım velhasıl artık siz hepsini toplar uzun ve havadisli olarak mektup yazarsınız. Ankarada şimdi tam sinema mevsimidir, herhalde gidiyorsundur. Neler oynuyor... mamafi ulus gazetesi alıyorum. Bu suretle hem ankaradan, hemde sinemalardan havadis alıyorum. Turhandan havadis var mı? Yılbaşında belki gelir. Kurban Bayramında geldi mi? Senin gene hergün Ulus ....sıyla "sıhhiye" arasında geziyor musun? Biz şimdilik bu haktan mahrumuz inşallah yazın beraberce gezeriz... senin gözlerinden Anne ve Babanın ellerinden öper Arkadaşlarla, Saygı sevgi ve hürmetlerimi sunar biran evvel mektubun cevabını beklerim...


Bu Pazar sinemalarda Tayyarede 1- Hürriyet apartmanı Şafak sinemasında 1-Gestapo

26 Nisan 2017 Çarşamba

Nahit Özeren'den Arkadaşı Nihat'a






NAHİT ÖZEREN
AVUKAT

İZMİR 1 TEMMUZ 947
BÜYÜK KARDİÇALI HAN



Aziz ve sevgili kardeşim Nihatcığım,
On, on beş seneden beri yanımda bulunan Fatmayı biliyorsun. Bu kızcağız Bergamanın Turanlı nahiyesine bağlı Ilığın Caber köyünden Hüseyin Azman isminde birisinin kızıdır. Babası kız henüz pek küçük iken ölmüş. Karısı Ummaham Canavar başka biriyle evlenmiş, ve halen aynı köyde oturuyormuş.
Birisi Hüseyin, diğeri İbrahim isminde iki biraderi varmış onlarda aynı köyde mukim imişler. Kendisinden küçük bir hemşiresi de ölmüş.
Bu kızın babası öldüğü zaman bir miktar mirası bırakmış, kız küçük olduğu ve benim yanımda bulunduğu için anası ve isimlerini yukarda zikrettiklerim kardeşleri bu malların üstüne yatmışlar. Kız ise şimdi on dokuz-yirmi yaşlarında ve rüştünü ispat etmiş bulunmaktadır.
Evvelce avukatı bulunduğum Paşaköy muhtarından kalan malların tespitini rica etmiştim. Ondan aldığım malumata göre kalan miras şunlardır:
1- Bir çift öküz, bir sığır ineği, ve iki ev.
Öküzler ve inek satılmış Fatmanın hissesine 50 lira düşmüş o para da halen kardeşi İbrahimde imiş. Evler taksim edilmemiş.
2- Zeytinlik ve arazi.
Bunlardan arazi kendi arzularına göre taksim edilip Fatmaya 10 dönüm bir yer ayrılmış, burası da palamutluk imiş. Her sene tofurunu biraderi İbrahim satıp bedelini alırmış. Zeytinliğin mahsulü de annesi  Ummuhan ile kardeşleri tarafından satılıp bedelleri kendi aralarında taksim olunurmuş.
3- Babasının babasından kalma bir de değirmen varmış bunun üstüne de amcası oturmuş.
Annesi Ummuhan ve kardeşleri intifa ettikleri bu mallardan bugüne kadar Fatmaya on para göndermedikleri gibi, aralarında yaptıkları taksimde de eyi malları kendilerine alıp işe yaramıyanları da Fatmaya ayırmışlar. Kız o vakitler rüştünü ikmal etmediği için tabii bu taksimin de kıymeti yoktur. Hatta yukarıda öldüğünü yazdığım kız kardeşine ayrılan halı da yine fatmayı karıştırmıyarak aralarında taksim edivermişler.
Şimdi aziz kardeşin senden ricam şudur. İşi mahkeme yoluna dökmeden kardeşler arasında fena duygular uyandırmadan halletmektir.
Bunu da çok kıymetli ve eyi bir zat olduğunu öğrendiğim Turanlı nahiye müdiri kolaylıkla yapabilir. Kardeşlerini ve köy muhtarını çağırır, evvela veraset senedi alıp almadıklarını sorar almışlarsa bir suretini alır.
Bizzat uğraşamazsa, bu işe muhtarı ve bir ihtiyar heyeti üyesini memur eder, adilane bir taksim yaptırır, hisap çıkartır, hatta isteklisi varsa Fatmaya kalan malları sattırır. Bu taktirde ismini bildireceği şahıs namına lüzumlu vekaletname, ve mesaisi karşılığı yine kendisinin takdir edeceği bir ücreti gönderirim. Binnetcince bu işi orada tamamen tasfiye edip kızın hakkını kurtarmak için ne lazımsa yapmasının senin tarafından da rica edilmesini diler gözlerinden öperim.

Nahit ÖZEREN


21 Nisan 2017 Cuma

Sevgilisinden Türkan'a (ikinci mektup)











İskenderun
10.9.942



Güzelim, Canım Türkan,

Terhisimin yaklaştığı şu günlerde, yine mektuplarımın arası uzadı. Sebep yine aynı. Yalnız şunu söyliyeyim ki, 4 aydan beri Cumartesi ve Pazarlar dahil boş geçen günüm yok. Hatta haftamın bir çok geceleri bile çalıştığımı söylesem mübalağa yapmadığıma inan. Evvelki gün tartılmıştım. Son senelerde 62-63 kilodan aşağı düştüğüm yok iken (55) kilo geldim ki. Bu da fazla mesai ve Resmi işlerin geceleri bile zihnimi işgal etmesi neticesi uykusuzluk. Son zamanlarda geceleri üst üste 5-6 saat uyumuş değilim. Geçen gün annemle telefonla görüşürken Nasılsın sualine, iyi değilim dedim ve sebep olarakta kısaca fazla mesaiden bahsettim. Annem:

- Her kesin işini ..... göreceksin. Yoksa kırk yılın işimi ..... Bitireceksin, diye adeta bana kızdı. Hakkıda var ya, ne yaparımki bitecek tükenecek gibi değil. Her biride tehlikeli ve mes'uliyeti mucip. Bütün bu çalışmamıza rağmen yine de laf işitiyoruz. Ne yapabilirim ki askerlik... bugün yine bir iş için gelmiştim. 5 gündür yine burada idim. Akşama dönmek istiyordum. Fakat general Dörtyol'a gitmiş, yarın sabah gelecekmiş. Tabii mecburen bu gece burada kaldım.

Yabancı ile aynı odada yatmayı hiç sevmediğim için ve otelde tek yataktaki oda bulamadığım için iki yataklı bir odayı iki yatağı ile beraber kiraladım. Maksadım odamda kimse bulunmasın. Gerçi başka bir insan ile aynı odada yatmam dedim ama bu sözümün sana hükmü yok. Hatta senin aynı odada olup aynı karyolalarda bulunman lazım, elzem, zaruri. Bunu bilahare konuşuruz.

Oteldeki yerimi temin ettikten sonra deniz kenarındaki gazinolardan birinde oturdum. Önümdeki Sefaret caddesinde de geçenleri seyrediyorum. Kulağım sahili döven denizin sesini dinliyorum. Hele denizde batan güneşi seyretmek doyulmaz bir zevk veriyor.

İşte bu dakika içinde kalbim aşkınla çarparak bu satırları yazıyorum. Yukarıda anlattığım çalışma esnasında, her zaman her yerde ve her işte olduğu gibi yine aşkımdan kuvvet alıyor hayalimdeki tatlı hatıraları düşünerek günlerimi geçiriyorum.

Dün akşam başladığım mektubu ihmal edip postaya atmak nasip olmadı. Bu sabah otelin balkonu önünde dışarda yağan yağmuru dinleye dinleye devam ediyorum.

Geçenlerde annem bir mektubunda Hataya gelmekten bahsediyor ve (ne dersin, bir mani yoksa bana bildir) diyordu. O akşam telefonla kendisi ile görüştüm ve gelmesini söyledim ama Ramazan yaklaştı diye tekrar tereddüde düşmüş. Gelirse bildirecekmiş. O akşam sana selam göndermiştim. Herhalde almışsındır.

Bu gece otelde sivri sineklerle ederek sabahı buldum.

                                                               -----------------------------------------------------
Son üç dört senem ekseriya fukaradan hariçte geçtiği için gurbet hayatına alışmıştım. Fakat bu son günlerde fukara'yı öyle özlüyorum ki...

Elimde olsa bir kuş alıp yanınıza geleceğim. Bu arzuyu duymamda benim en büyük amel aldığım muhakkak, fakat elden ne gelir. Mamafih I. Teşrin nihayetinde terhis edileceğim. Aşağı yukarı kat'i gibi bir şey..

Burada 1,5 ay kadar bir şey kalmış oluyor. Bu 1,5 ayı da sevgimi kalbimde yaşatarak geçiririm. Ondan sonra artık ayrılık yok.

                                                               -----------------------------------------------------
Bu mektubum istediğim gibi olmadı. Fakat benden yana haber vermesi bakımından mektup yerine geçer sanırım.
Buradaki üzüntülerimle seni de üzmek istemem amma seninle dertleşmeyipte kiminle dertleşeyim. Düşündüm ki bu dünyada benim en yakınım sensin.
Annemlere bile mektup yazamadığım için onlarla da hasbihal edemiyorum.
Şimdilik Allahaısmarladık hasret ve sevgi ile güzel gözlerinden öperim canım, sevgili Türkanım.

İmza

Büyüklere ve küçüklere selam söylemeyi unutmazsın değil mi yavrum.




14 Nisan 2017 Cuma

Haldun Afşar'dan Ömer'e (ikinci mektup)






HOTEL MENEKŞE
BELEDİYE MEYDANI
BOLU

10.10.1974
PERŞEMBE

Kıymetli arkadaşım Ömer,
Tugaydaki asteğmen arkadaşlarla birlikte çoğumuzun tayini çıktı. Erol ve Langa Mehmet'le birlikte iki arkadaşda orada kaldı. Ben bugün otele gelip tanıyabildiğim ve hatırlayabildiğim eşyamı aldım.
Ağabeyime göndermiş olduğun defteride aldım. Zahmetlerine tekrar çok teşekkür ederim. İnşallah sizlerde yakında terhis olacaksınız.
Mutlu günler diler, gözlerinden öperim.
Görüşmek ümidiyle,

Adres:
Turgutreis Mah. Tunceli Sok. No:4
Ankara

Haldun Afşar

12 Nisan 2017 Çarşamba

Uludağ Apartmanı Yöneticisi Rüştü Sümer'den Kat Maliklerine (İnci Hanıma Gelen Mektup)






3/12/1973

Sayın Kat Sahipleri,

Bazı hususların bilgilerinize sunulması gereklidir:

1- Kapıcı İZZET ASLAN, dışarıda daha yüksek ücretle iş bulduğunu bildirerek binamızdaki işini 12/10/1973 günü akşamı bırakmış ve binamızdan ayrılmıştır. İzzet Aslan'ın işi bıraktığı güne kadar ücretlerinin tamamı kendisine ödenmiş ve binamızla hiçbir ilişkisi kalmamıştır.

2- Binamız kapıcılık-kalörifercilik işleri, binamıza bitişik olan Peker apartmanının kapıcısı H.ALİ BERKBASAN'a 12/10/1973 günündenberi yaptırılmaktadır. Eski kapıcıya ödediğimiz aylık 750 lira net ücreti Ali Berkbasan'ada ödüyoruz, ayrıca sosyal sigortalar kurumuna kapıcı için ayda ödenen 176,25 lira primin tamamını da binanın değil, iki apartmanın işini birlikte görmekte ve binamızın kapıcı odasının döşeme tahtasını yeniden çaktırdıktan sonra geceleri bizim binada yatacak (iki yıl önce fare yerleşmesi nedeniyle tahtaları kapıcı sökmüştü).

3- Yeni kapıcıyı, vazifesinde ve hareketlerinde ciddi gördüğümden, 1/5/1974 günü yapılacak kat malikleri toplantısına kadar işine devam etmesini tasviplerinize sunuyorum, aksi kanaatta olan varsa bir hafta zarfında bana yazılı olarak talepte bulunsun ben de kat maliklerini toplantıya davet edeyim.

4- Bildiğiniz gibi binamız İş kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine tabi olduğundan, kapıcılardan belli saatlarda belli hizmetler haricinde dışarda fazladan hizmet talep etme yetkimiz yoktur. Yaptırıldığı taktirde kapıcının bundan ek ücret isteme hakkı doğar ve işten ayrılırken bunları ister ayrıca binadaki esas hizmetleri aksar sonunda huzursuzluklar doğar.

5- Şu hususu da açıklamak zorundayım ki yöneticilik işi benim için bir külfet ve yüktür, fakat bu işi üzerime aldıktan sonra angarya gibi değil vazife olarak ciddiyet ve mesuliyet duygusu ile yapmaktayım. Kapıcıya gerekli talimatları veriyoruz, binanın genel işleri için herkes ayrı ayrı talimat verirse işin ciddiyeti kalmaz ve keyfilik başlar. Benim teknik ve hukuk bilgimde keyfilik yoktur. Bilhassa binanın ısıtılmasına gelince, binayı iyi ısıtıyoruz ilmin kabul ettiği salonda 22 derece, yatak odalarında 20 derecedir, bu derecelerin üstündeyiz fakat altına düşürmedik. En soğuk gecenin sabahınsa kalörifer yanmadan sadece 23 dür. Devletin resmi satış müesseselerinden bir ton linyit kömürünü  575 liraya alıyoruz, nakliyesi hammaliyesi depomuza girmesi 600 lirayı geçiyor. Buna rağmen kömürden tasarruf etme kararımız yok fakat israf da edemeyiz.

6- Sizden ricam, kapıcıyla aranızda bir anlaşmazlık olursa bunun tartışmasını kapıcı ile değil yöneticiye duyurmanızdır. Yönetici ile bir anlaşmazlık olursa bu durumda kat sahiplerini toplantıya çağırır meseleyi bu toplantıda görüşür karara bağlarız.
En iyi dileklerimle saygılarımı sunarım.

RÜŞTÜ SÜMER

ULUDAĞ Apt. Yöteticisi

5 Nisan 2017 Çarşamba

Pertev Bilgen'den Nuri Karacan'a (ikinci mektup)






27 Eylül 59
Sevgili Nuri

Dün sabah mektubunu aldım. Hemen Konsolosluğa gittim. Yalnız senin tavsiyelerinden birisini tutmamak şartı ile:

Yazıyı yazdırıp postalattım. Yalnız biz Mualla ile Pisa'da buluşacağız 4 ekim günü. O romadan gelecek. Bende buradan bu sebeple.  Buradan yazılan yazı şu şekilde oldu. Evlenme müsaadesinin Roma Büyük elçiliğine postalanması isteniyor yazıda.

..... Mualla ya da yazıyorum. O da Roma konsolosluğuna gitsin bir yazı yazdırsın. Ulakla sende evrakın Romaya gönderilmesini temin et.

Benim aklıma bir hal çaresi daha geliyor sen bir de bunu dene. Deki bunlar Romadalar şimdi siz kendiliğinizden Elçilik vasıtasıyla

Pertev Bilgen-Mualle Etker
Via Persico 6
Presso principessa CARAMANLI Roma

Adresine gönderim de. Bende bir dilekçe yazıyorum. Onu ver. İstersen. (16 kr. Pulu yapıştırıp iptal et). Belki bu suretle. Daha evvel. Ulakla- Taahhütlü bütün evrakın Romaya gelmesini temin edebiliriz.

Sevgili Nuri Bu iş mektubu burada bitiyor. Gözlerinden öperim. Arkadaşlara selamlar.

Pertev

Tren bileti oldu. Teşekkürler.
Pertev

Aydına  mektup yazmak pek zor değil. Senin için olunca tabii.
Şeker Nuri
Nuri Muallaya da mektup yolladım. Ulakla gönderdim. Pazartesi, Salı elinde. O da Roma büyük elçiliğine gidip yazı yazdıracak. En geç biri olmazsa ikisi Çarşamba en geç orada. Bu hafta içinde sende gönder ve geri kalanları da gönder. Bir gün (mektubu alır almaz) Hüsrevle beraber gidin. Belki kardeşim ona verirler o halde:

1- Elçiliklerin Yazıları
2- Daha evvel Hüsrev in işlemesi
3- Dilekçe üçünü de deneyin. Sevgili Nuri. Gözlerinden öperim.



31 Mart 2017 Cuma

Nihad Sayar'dan Nuri Karacan'a








27 Eylül 1972

Sayın Prof. Dr. Nuri Karacan,

Akademimize bağlı Şişli İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek Okulundaki öğretim göreviniz için 1472 sayılı Kanunun 7 nci maddesine dayanarak aramızda yapmış bulunduğumuz sözleşme 31 Ekim 1972 tarihinde sona ermektedir. Akademi Senatosunun 25 Eylül 1972 tarihinde aldığı karara uyarak, bu sözleşmenin bitim tarihinden sonra yeniden bir sözleşme yapma hususunda gerek sizin, gerek Akademimizin serbest bulunduğunu bildirir, geçmiş hizmetlerinizden dolayı teşekkürlerimle saygılarımı sunarım.



Akademi Senatosu adına
BAŞKAN

Ord. Prof. Dr. Nihad SAYAR

29 Mart 2017 Çarşamba

Pertev Bilgen'den Nuri Karacan'a






Sevgili Nuri Kardeş,


Bir haftadır aşağı yukarı mektup almıyordum. Bu sabah 4 tane birden aldım. Tuhaf şey 4 ününde zarfları aynı 2 nişanlımdan, 1 senden, bir evden.
Geçelim bunu da. Nihayet geçen hafta cumartesi günü Modern san'atlar müzesine gittim. Alliance Fr. İle gidiyorum artık böyle yerlere. Mükemmel bir şey. Fransızca dinliyorum. İzahat almış oluyorum. Fevkalade bir şey. Hakikaten harika bir yer. Reproductionlarını gördüğüm resimlerim sahicilerini görmek. Pazar günüde Rodin ve Bourdelle müzesine gittim. Bunlarda harika idi. Meşhur olduğu için söylüyorum Rodin'in düşünen adamını gördüm. Sende görmüş olmalısın. Ben onu tek bir heykel sanıyordum. Meğerse bir kapı için yapılmış bir komposizyonun bir parçası imiş. Resim almak yasaktı. Ama punduna getirip 4 tane fotoğraf aldım. Düşünen adam, Kapının tamamı ve bourgeis de Calais. (2 tane). İyi çıktılarsa gösteririm geldiğimde.

Yarın dene Al. Fr. İle Louvre'a gideceğim. Grek Heykeli kısmı gezilecek.
Bilet işinin olduğuna cidden sevindim. Sağ olasın. Parisi nasıl anlatayım sana. Aslına bakarsan paris ama meşhur parisi dillere destan parisi kastediyorum. Bizim şehrimiz değil Sevgili Nuri. Bak anlatayım neden?

Şu meşhur paris evvela eylence şehri dinlenmeye daha doğrusu dinlendiğini sanıp daha fazla yorulmaya ihtiyacı olan zengin amerikalıların. nereden buldukları belli olmayan (parayı tabii, veya Amerikan Express bank (Travel Cheque) :)

Türklerin şehri= Çalıştığım ajansa asgari günde 4-5 tane Türk travellers cheque getiriyor= Onlar yalnız para harcamayı  Moulin Rouge'u, Folies Berger'i, Belkide Maxim's'i düşünüp yiyip içip eyleniyorlar. Onların aradığı her şey var. Pariste 20 gün kadar oluyor. Metroda 2 çocuk, 2 kadın 1 erkekli bir Türk ailesine rastladım. Kadının elinde bir paket (Creation ..... Fath) yazılı üstünde dönerken belkide bir hızlı manto alırlar olur biter. Birde arada sırada dönüşte tabii. Dostlarına "Ben Paristeyken" derler. (Senin Sevimli Ben paristeykenlerin bu .... dahil değildir bilesin). Belki de parisin sıcağından şikayet edip hiç 20° den yukarı çıkmadı. Gelecek sene Cote d'Azur'e gitmek niyetinde olduklarını söylerler olur bityer be Nuricik.

Paris bir bunların şehri Nuri. Bu gibi kimselerin anlatacağı çok şey olacaktır eminim.
Paris belki birazda Türk Talebelerinin şehri. 70.000 Fr. alıyorlarmış ayda. 2 tanesine rastladım ve topu topu 10 dakika konuşup ayrıldım. Bir daha da görmedim. Ayın 20 sinde paralarının bittiğinden şikayet ediyorlardı. Dün akşam ..... dönüşte 5-6 kişilik bir gruplarına rastladım metroda. Hiç sesimi çıkarmadan çevrelerinde durdum hep. Meraktan bakalım ne yapacaklar diye. Hani İstanbulda Yedikuleli yakışıklı olduğunu sanıp saçlarını yağ küpüne sokan esmer delikanlılar vardır. Onlar gibi idiler. Ve metroda ayak (Afedersin ceketleri tıpkı o esmer delikanlılar gibi omuzlarında idi). Tavuk etrafında horoz hani bir tuhaf dönüp kur yapar (Güvercinde yapar ama bir asildir onunki). Asaletide sıradan gelir ki 1 tek güvercini vardır erkeğin. İşte horoz gibi bir tuhaf dönüyorlardı sarışın çevresinde. Esmer olmanın verdiği gururla. Concorde,da indirler. Belki Montmarte,a belki Erbile gidiyorlardı. Bilmiyorum. [(Bu heriflerin hepsi Al. Fr.de yatıp yiyip içiyorlar, yeni ....... Ağustos imtihanında hiç biri (1 senedir ......) lisan diploması alamadı.] paris birazda bu heriflerin şehri Nuri. Devlet baba gönderiyor onlara.

Paris birazda kimseye bağlı olmayan daha doğrusu gayesiz gençlerin şehri. Zenginlerini /samimi değil yukarıda anlattığıma göre fukara (benim gibi) gazyesizlerin. Ayda 25-30 bin geçiyor eline belki bu adamın. Bu adam daha çok yola resim çizen (sözde genç artist-........................) genç artist. Ha Nuricik senin dediğin gibi. Geceleri Pigalle  de fişek atıyoruz. Gittiğimde gördüm sokaktaki sıraların üstünde amerikan salatasıyla şarap içip gelip geçen kızlara (tout seul) diye asılıyor. Belkide St. Michel deki [Cave]larda kafa çekip kestiriyor. İsanın bir sözü var bir yerde rastlamıştım- Yarınını düşünme- diyor. Aklı başında tefsirciler bunu nasıl tefsir etmişler. Okudum biliyorum ama geceki o genç bunu bugün yaşa da yarına allah kerim diye anlamış olmuş bitmiş.

Nuri Usta (öğlen yemeği yedim geldim).
Biraz da bize gelelim.
Yukarda anlattığım paris benim-bizim- parisimiz değil. Bizimki de şu: Evvela çalışmak: gidip bankada çalışmak evvela. -Arenne Paul Doumen 93. Agence K (Pessy)- Sonra daha doğrusu bankada bulunmak ve Fransızca çalışmak. Al. Fr. Devam etmek. Ancak geceleri saat 10:30 da otelime döne biliyorum.

Parisin bizim için yaşanacak bize hitap eden tarafları yok mu. Var. Paris birazda hatta bütün aksi sözlerime rağmen daha çok bizim şehrimiz. Biz entellektüel(!)ler içinde görülecek çok şey var. Müzeler, Abideler, Kiliseler, Adalet sarayları vs. vs. Mümkün olduğu kadar beleşine bu tarafı yaşamaya çalışıyoruz parisin bizde. O kadar Nuriciğim. Bir Türkle beraber gelmiş 2 gün beraber dolaşmıştık. Ben fotoğraf çektikçe "Boş ver şu taşların fotoğrafını çekmeyi de ver makinayı önlerinde senin fotoğrafını çekeyim" diyordu. İşte bizde durmadan bu taşları geziyor fotoğraflarını çekiyoruz. Fransızcayı öğrendik mi? Eh biraz. Okuduğumu biraz daha rahat anlıyorum sanki. Derdimi anlatıp dert dinleyecek kadar (hızlı konuşurlarsa bir bok anlamıyorum) da konuşuyorum. 1 ay daha bıradayım. Maşallah oldukça faydalı olacak bu geliş benim için.